Siyah

YAĞMUR'a…

Aynada unutulan Rüyâ'ya benzer……
Kendimi yalnız bırakmamak için bütün ömrüm boyunca
Karşısında durduğum ayna….

Ayna?
Siyah ve beyaz.
Karanlıktan aydınlığa doğru uzanan
Zarif parmakların işaretiyle değişen mekân: Dünya…..
Zaman; Mühürlenmiş zaman….Eller; O'nu elleri.

Eşyanın ikiyüzlülüğü…
Yerinde olması gereken her şeyi
Kuşatan esrâr…
Rüyâ gören ayna….

Rüyâ?

O büyülü ses. Elinde lego parçalarına benzeyen. Denizler, ülkeler ve her şey….
Çocuk yüreğinden uzaklaşmak istemeyen bir edayla işaret ediyor; İŞTE BURALAR FETH EDİLEN YERLER…Ülkeler , kıtalar ve okyanuslar…İtalya dikkatimi çekiyor. Rast gele yerleştirilen parçaların esrârı…

Esrâr?

Tuhaf bir şekilde birbirine zıt parçaların, beyaz zemine konuldukça farklı renkler halinde birbirleriyle bütünleşmesinin ahengi….

Hikmet?

Kendimden soyunuverdim,
Sicim gibi yağmur yağdı….

Yağmura yakalanmış rüzgâr misali yüzüm(n)

Damlalar;

Pavese dedi ki:

"Bir kadın eğer budala değilse, eninde sonunda bir insan yıkıntısıyla karşılaşır ve onu kurtarmaya çalışır, kimi zaman da başarır bu işi. Ama bir kadın eğer budala ise, eninde sonunda akıllı, sağlıklı bir adam bulup onu bir yıkıntıya çevirir. Her zaman başarır bu işi."
"Trajik bir aşk yaşamak için yetenekli olmak gerekir. Çoğunlukla yeteneksiz kişiler böylesi tutkulara karşı susuzluk duyarlar…." Hayat…Ne tuhaf!

Hikemiyât sahibi dedi ki:

"İnsanı bir şeye candan bağlanmaya iten iç duygusu var ya…"candan"..yani bağlanılan şey olmaksızın can ha var, ha yok…Onsuz mekânda yer işgal etmek hakkını kaybetmemek, varoluş sebebinin kalmaması gibi bir durum"

Gölge Hayat….

"Birinin alın yazısını paylaşmak…."… "Anla beni!…İki aşk arasında kalakalmışım…."

Ben; her zaman soru sormam. İnsanın hayatıyla ilgili vereceği kararların, tek soru ya da tek cevapla ifade edileceğine inanmışımdır. Ya hep, ya hiç… Ya ol , ya da öl dercesine bir hayat…..

-Bir kömür var bağrımda, küllerin altında kor ateş.
-……………………..
-Hayatımı paylaşmak istemez misin?
-……………………..
-"Hayatı, hayatı yaşayanlarla yaşamak" demiyor mu sevgili…işte paylaşmanı istediğim hayat…
-Sen çok tuhaf birisin…ruhumu acıtıyorsun..korkuyorum senden….ve hayatından

Ah yaramaz çocuk…Aptal filmlerin empozesiyle aranan çarpıcı ilişkilerin gölgesi olan hayatın.Benim aşkım, en ince sezgilerle dolu iç dünyamın ifadesidir…Anlayamadığın….Şiirim de….

Dayanılmaz bir acı bu.
Yine o rüyâ….."Sana hasretten başka nasip yok"…Çıldırırcasına…..

Bir şey sona ermek üzere…

Günün şu vaktinde oturmuş sigaramı tüttürürken, içimi kemiren, beni tedirgin eden şeylerin varlığı…Gündelik hayatın dertleri mi beni korkutan? Hayır. Beni korkutan içimdeki boşluk…

Anılar yok bu şehirde….
Olmayacak da!

Aynadaki Ben…

Bugünün rengi, dünün gölgesi olan yüzün(m)
İnsanın kaderiyle buluştuğu yer.
Yağmurun şehri…
Yağmurlar şehri.

İlk kez telefonda duyduğum o esrarlı aksan ve ondan yayılan çocuksu edâ.
Tam da düşündüğüm gibi…

Keşke bu kadar yaramaz olmasaydı..
Keşke bu kadar karanlık olmasaydım…

Her şey örtülü, kendini ele vermek istercesine
Senin sığındığın benim kovaladığım örtü.

Bu fırtına bir gün dinerse!…
Artık burada….

Sığındığım Ayna..
Abdulkadir Geylâni Hz. Buyurdu ki:

"Bu dünya hüzün yeridir. Şimşek bir parlayıştan ibarettir. Çok kere hemen peşinden yağmur gelir."

Tedirginliğiyle… solgun hayatın…

Mahşerî bir kalabalık.
Berzah sırrında düğümlü "tedirgin" bekleyişler..
Sihirli dokunuşlarla havalanan büyülü melodiler.
Simsiyah bir sahnede, siyah piyanonun başında "Mara"
İle bütünleşen mahzun adam: Chopen 'den esintiler

Önünde durduğu hayat aynasının o dehşetengiz rüyasının ardına saklanan sır.

Sırrın Rüyâsı…

Kalabalık.
İptidaî olmayan bir halle ikiye ayrılan helezon.
Kalkan perde
Sahneye düşen mavi bir ışık.
Aynanın arkasında oynanan oyunun gölgesi….

Aynanın arkasında ki yüzlerin gölgesi…

Kendi evlilik törenini seyreden mahzun bir adam. Bir rüya peşinde tükettiği ömrün unutkanlığıyla irkildi! Evlenen kendisi olduğu halde, damat bir başkası…

Siyahlar içinde ürkek bir ceylan,
Bahar tavırlı çocuk.

Mahzun adamın ötelere uzanan ellerine doğru dalgalanan simsiyah saçların aydınlığı

Simsiyah saçlar
Uzanan eller
Ve
Rüzgâr…

Hayat aynasından çalınan sevgili

Hüzün yağmuru…
Korku ve hasretle….

Damlalar, damlalar, damlalar

-Gizlice korkulan şey hep gerçekleşir sonunda.
-Rüyâda görülen rüyanın esrarıyla uyanılan sabah
-Beyninde yuvalanan onca vehmin üstüne,gittikçe solan hayatın şiddetle kendini gösteren ayrıntıları.
-Yağmur'un oynadığı oyun.

Binlerce yalanın sığındığı bir hayat.
Aynada görülen rüyânın verdiği azap.

-Mara …Maria…Ne kadar çok yalan varmış!

Ellerinde biriken sonsuz yalanın….

Simsiyah bir halde kapılarını Yağmur'a yağmurla açan rüyâ
"Benim adım Maria ve sen beni Yağmur olarak biliyorsun,
halbuki ben yalan söylerim!"
Geldiği yağmurun karanlığıyla çıkıp giden sevgili….

Siyah saçların yağmuru
her yerde
ellerimde unutulan sonsuz hayat ve yağmur.

Abdulkadir Geylani Hz. dedi ki:
" Ya Allah !… Ya Allah!…Ya Allah!… Gaib sevgili…."

Nakşedilmiş sureti gibi…

Maria;
yeni bir rüyâya uyandığında baş ucunda üç beyaz gül bulur. Güllerden biri tomurcuk,
diğeri gonca, sonuncu gül ise kurumuştur.

Gizli gülüşüyle acı veren tedirginliğin rüyâsı
Görülen son rüyâ…
Hatırlanan
günler değil
an'lar…

Görülen son rüyâ
Güllerin koynunda ki siyah zarf…
Ürkek Maria…

Zarif parmakların raksı
Meçhulün verdiği merak ve korkuyla uzanılan zarf

Siyahın gizlediği beyaz
Hayat…Hayal…Yalan…

Beyazın gizlediği;

üç
damla
KAN!

Umman Şahiner

Join the Conversation

Comment

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir