Mevsimlerin İnsana Yaptığı Fenalıklar
Mevsimlerin bizim aşıklarımız olduklarını bilmezdim
Bizi duysunlar diye doluyorlarmış meğer etrafımıza
Koynumuzdan her geçişinde kendine yol edermiş bir mevsim
Ve gelirmiş sargımız kalkıverince uyarak çağrımıza
Ruhu saran zevklerden söz açtı da nice yıldır nice insan
Kimseler anlatmadı sargıların kalktığı zamanı
Söylenmedi çıplak kaldı mı ruh neydi hemen rengi koyultan
Neydi öperken akıtılır öpülürken pıhtı kılardı kanı
Özlenen bir pişmanlık diye tarif ederler aşkı sorarsak
Ve her sevilen nobran biraz her mevsim severken biraz zorba
Çözülür tirşeleşir çatık ten sonra tekrar toparlanıcak
Farkederiz üstümüzde bir çentik hangi mevsimden acaba
Bir yemini hatırlatsın diyedir belki de yazdansa bu iz
Uzayan gün bıktırıcı setreylemeyen karanlık müzevir
İnsan olmaktan kalan elemin zamkı gibi belli belirsiz
Depreşen o ilk yeminden başka yazın herşey aleladedir
Her şey bir soruyu katederken ki hayatımız kadar ürkek
Taze şarap her birimiz son korkusuna garkolmaya teşne
Köhneleşmekten kaçarken güç ararız kahverengi ve erkek
Böyle kalır bir güz lekesi yükü artan göklerden kinaye
Yani hata önceye ait önce öbür yüz öpülecek
Öbür gölden içecektik kaplamasaydı çabuk sineyi kış
Üşüdük terkedilmekten utandık ruh kendini içi çekti
Aldırdık aldanmak için çentik dedik oysa sadece yanlış
Koyverin matemi tasvire çengiyle küçek çullana dursun
Her yanlışı yeşeren dal fışkıran otla kapatsak da n'olur
Ağlayış buldu eşi neydi adı ko bahar coşkusu olsun
Yüze vurmaz artık elem yapışır ademe göğsünde solur
kitabe
Bende mevsim denen üftadelerin yardığı yer apaçık
Esebilsin diye can içre dünden hazırım
Korkarım kalmazsa sevişmekten bir yangılı yer ya da sıyrık
Ömrüm fenalıklara kayıp ağulanmazsa ben ne yaparım
İsmet Özel
1992