Üç Parmak…Şok!
Menekşeyi ağzında besleyen
bir fesleğen kokusu aldım bu
kelimeden.Genzim titredi,büyüdü
kelimem…
Artık hiçbir kelime istemem,bir kelimem
daha olsun diyemem; ben bu kadar karanlık
ışığı avucunda toplayan başka
kelime görmemiş
tanımamışken…
Üstelik az değildi, üç parmak hüneriyle
çeperinde harikalar doğuran bir kitaba çığlık
ve huşû akımları serpiştirmem,hiç
az değil!..
Ben ki, en çok o uyanık hâline
yakıştırdım,dünyanın hevesle biçtiği heceler
içinde toprağı ve göğü kemirilen
mumdan gömleği.Henüz sıhhati
parlıyorken,hayatı recmeden raksına mâlik
kusursuz bir sahne hazırladım..Gizli
lisanını hatmettim.Yeşeren ırkına
imrendim.Bütün soylu sıfatları o nefis
duruşuna bağışladım…
Ve bir gün karşımda belirir
belirmez,eşyanın saatini unutup,tenimi tenden
sıyıran zamkla yapıştım
yaprağına:Harfini uyardım,suyunu
tattım,kılıfını hafifçe
yardım…ve sonra gözümü kör
eden zamiri seçtim,sesine renk
verdim,cismini beyaz
bir eldiven gibi kalbimim güneyinde sakladım…
Hayır,benim bir tek kelimem
yok, işte ağzım fısıltılarla
bağlı,bu varoluş yumağında korkuyla
beslenen bir gölgeyim ben
diyemeden açıldı yağmur
ve sarnıcın hızla akan
hışırtısı…Görmekle
görünmenin cezbesini istifleyen
tarhların o sıcak, mûcizevi yuvası…
Menekşeyi ağzında besleyen bu
fesleğendi; benzi solduran iri
sendeleyişlerle inleyen kelime
rüzgârını sükûnete kavuşturan…
Çaprazı enfiye…
Çaprazı fosfor…
Çaprazı incir sesi..
Çaprazı helecan…
Yalnız o kelime…Güzellik…İlham…
Kalbine sürünmekle
geçecek belki de bütün bir ömrüm
Cezvede köpüren kirazın enkâzı
yüzümden fışkıran Vietnam!…
İhsan Deniz