ARTHUR RİMBAUD’NUN ILLUMINATIONS-V ŞİİRİNİN ANALİZİ

ARTHUR RİMBAUD'NUN ILLUMINATIONS-V ŞİİRİNİN ANALİZİ

Isus Theodor

Qu’on me loue enfin ce tombeau, blanchi à la chaud avec les lignes du ciment en relief – très loin sous terre.

Kiralasınlar bana nihâyet bu kireçlenmiş mezarı kendi kabartmalı çimento hatlarıyla – çok uzakta yer altında.

Ölüm çok uzak değil. Her ân gelebilir. Rimbaud bunu biliyor ve birilerinin ona bir mezar kiralamasını istiyor. Bakın, kiralamak, satın almak değil. Mezardaki hayat (Berzah Âlemi) geçici, daimî değil. Bir de kendi kendine kiralayamaz, diğerlerinden bunu talep ediyor. Sonunu biliyor ama sadist bir terziyle başkalarına da kabul ettirmek istiyor. Zâten o hazırlandı, diğerlerini de hazırlandırıyor. Devr-î kabir makamını şimdiden tanıttırıyor: Çok uzak, yer altında.

Je m’ accoude à la table, la lampe éclaire très vivement ces journaux que je suis idiot de relire, ces livres sans intêret.

Dirseklerimle masaya dayanıyorum, lamba çok canlı bir biçimde aydınlatıyor bu gazeteleri ki, onları yine okumak için aptalım, bu ilgisiz kitapları.

Şimdi devr-î kabire geçtik. Hayat, bildiğimiz gibi, bitti. Tek canlı şey, lamba ışığı. Aslında takyon (ışık hızından daha hızlı) yaşamındayız. Masadaki gazeteler, günlük yaşam haberleriyle, anlamsız. Kitaplar de, bütün ilmiyle, faydasız. Hüküm, yaşadığın sırasındaki yaptıklarına, çalıştıkların üzerine olacak. İlmi, yaşam süresince kazanmalısın. Bundan sonra, iş işten geçti.

À une distance énorme au-dessus de mon salon souterrain, les maisons s’ implantent, les brumes s’ assemblent. La boue est rouge ou noire. Ville monstrueuse, nuit sans fin.

Yeraltı salonumun üzerinde muazzam bir mesâfede, evler dikiliyorlar, sisler toplanıyorlar. Balçık kırmızı ya da siyahtır. Canavarâne şehir, sonsuz gece!

Günlük hayat muazzam bir mesâfede devam ediyor. İnsanlar evlerini inşa ediyorlar ama tabiat’ın israf edici güçleri planlarını karıştırıyor, bozuyor. Sisler herşeyi saklıyor, çamur da insanların çalışmalarını zorlaştırıyor. Sonunda şehir çirkin oluyor. Belki de kendi mezarından, kendi sonsuz gece’si içinde, şair canlı olanlardan kıskanıyor, yaptıklarını lanetliyor.

Moins haut, sont des égouts. Aux côtés, rien que l’épaisseur du globe. Peut-être les gouffles d’azur, des puits de feu. C’est peut-être sur ces plans que se rencontrent lunes et comètes, mers et fables.

Daha az yukarıda, lâğım boruları geçiyor. Kenarlarda, sâdece kürre-i arz kalınlığı. Belki mavi uçurumlar, belki ateş kuyuları. Şu düzlemler üzerinde belki aylar kuyruklu yıldızlarla, denizler efsânelerle karşılarşıyorlar.

Şimdi uhra, Ades (Hades) tanımı başlıyor. Lâğım boruları, hayat-ı dünya’dan zamansız mekâna, ebedî hayata kadar götüren Wheeler’in Super Uzay tünelleridir. Zaman bitmiş, mahvolmuş, sâdece uzay var (kürre-i arz kalınlığı). Ama istikâmet belli değildir. Belki Cennet, İlliyin (mavi uçurumlar), belki cehenem, sicciyn (ateş kuyuları). Oradaki her şeyi quantik bir bağlaşma ile içeren muazzam bir hologram içinde, zaman dışında olurken, büyük sırlar ortaya çıkıyor, keşisirler: gezegenî hareket, okyanus, insanlar tarihi.

Aux heures d’amertume je m’imagine des boules de saphir, de métal. Je suis maître du silence. Pourquoi une apparence de soupirail blêmirait-elle au coin de la voûte?

Acı saatlerde safir, madenî kürreler hayal ediyorum. Sessizliğin efendisiyim. Niye bir dam penceresi şeklindeki şey gök kubbesi kenârında solur?

Şu karanlık, sessiz saatlerinde şair canlı olduğu zamanında kazanmış ilminden hayal ederken kendini teselli ediyor: Şu ilm, simya (boules de saphir, de metal) ile tanıtılıyor. Ama çok uzaktan kendi kurtuluşu görünüyor. Ak deliği (dam penceresi, Künnes) solur ve ona paralel uzay, ebedî hayata, şimdiki bulunduğu siyah deliğinden (Hünnes) bir çıkış vaadeder.

İsus Theodor

Comment

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir