ALBATROS
(L‘albatros)
Çok defa eğlenmek için gemi tayfaları
Albatrosları, bu cesîm deniz kuşlarını tutarlar,
Bunlar, kayıtsız ve batî seyahat arkadaşları,
Derin girdablar üzerinde kayan gemiyi takip ederler.
•
Onları tahtaların üzerine bırakır bırakmaz
Mavi göğün bu hükümdârları, beceriksiz ve mahcûb,
Büyük beyaz kanatlarını acınacak hâlde
Yanlarında kürekler gibi sürüklerler.
•
Bu kanatlı yolcu ne acemî ne de metânetsizdir!
Vaktiyle o kadar güzelken, şimdi ne gülünç ve çirkindir!
Biri çubuğuyla onun gagasına dokunur,
Öteki topallayarak eskiden uçan kötürümü taklid eder.
•
Şair, fırtına ile uğraşan, yay ile eğlenen,
Tahkirler arasında toprağa matrûd,
Ve muazzam kanatları yürümesine mâni,
Bulutlar hükümdârına benzer.
Batî: yavaş, ağır hareketli.
Matrûd: Tardolunmuş, kovulmuş,
vazifesinden çıkarılmış
Tahkir: Hakaret etme.
BALKON
(Le Balcon)
Hatıralar annesi, sevgililer sultanı
Ey beni şâdeden yâr, ey tapındığım kadın!
Ocak başında seviştiğimiz o zamanı,
O cânım akşamları elbette hatırlarsın.
Hatıralar annesi, sevgililer sultanı
•
O akşamlar, kömür aleviyle aydınlanan,
Ya pembe buğulu akşamlar, balkonda geçen.
Başım göğsünde, ne severdin beni o zaman!
Ne söyledikse çoğu ölmeyecek şeylerden,
O akşamlar, kömür aleviyle aydınlanan,
•
Ne güzeldir güneşler, sıcak yaz akşamları!
Kâinat ne derindir, kalp ne kudretle çarpar!
Üstüne eğilirken ey aşkımın pınarı,
Sanırdım ciğerimde kanının kokusu var.
Ne güzeldir güneşler, sıcak yaz akşamları!
•
Kalınlaşan bir duvardı aramızda gece,
Seçerdim o karanlıkta gözbebeklerini,
Mestolur, mahvolurdum nefesini içtikçe.
Bulmuştu ayakların ellerinde yerini.
Kalınlaşan bir duvardı aramızda gece,
•
Bana vergi o tatlı demleri hatırlamak;
Yeniden yaşadığım dizlerinin dibinde.
O "mestinâz" güzelliğini boştur aramak,
Sevgili vücûdundan kalbinden başka yerde,
Bana vergi o tatlı demleri hatırlamak!
•
O yeminler, kokular, sonu gelmez öpüşler
Dipsiz bir uçurumdan tekrar doğacak mıdır?
Nasıl yükselirse göğe taptaze güneşler
Güneşler ki en derin denizlerde yıkanır
O yeminler, kokular, sonu gelmez öpüşler!
AKŞAMIN AHENGİ
(Harmonie Du Soir)
İşte her çiçeğin sâkında ürperdiği çağlar,
Her çiçeğin bir buhurdan gibi uçtuğu lahza!
Sesler ve kokular dönüyor akşam havasnda,
Hazîn bir vals, bir tatlı başdönmesidir bu rüzgâr.
•
Her çiçeğin bir buhurdan gibi uçtuğu lâhza!
Keman sesinde üzgün bir kalbin titreyişi var;
Hazîn bir vals, bir tatlı başdönmesidir bu rüzgâr;
Bir büyük mabed gibi melûl ve güzeldir semâ.
•
Keman sesinde üzgün bir kalbin titreyişi var;
Nefret o kalpten bu geniş ve karanlık boşluğa.
Bir büyük mabed gibi melûl ve güzeldir semâ;
Pıhtılaşan kanında güneştir boğuldu tekrar.
•
Nefret o kalpten bu geniş ve karanlık boşluğa;
Bir kalp ki, aydınlık mâziden ne bulursa toplar.
Pıhtılaşan kanında güneştir boğuldu tekrar.
O mukaddes nurdur içime senden bir hatıra!
Sâk: Sap. Köksap.
NE DERSİN BU AKŞAM?
(Que Dıras-tue Ce Soir…)
Ne dersin bu akşam, sen garip kişi, sen bîçâre,
Ya sen kalbim, sen ki, vaktiyle çiğnendin, ey kalbim.
Ne dersin, en güzel, en iyi, en sevgili yâre,
İlahî bakışıyla nasıl şenlendin ey kalbim?
•
-Feda olsun gururumuz onu övmek yolunda!
Dünyaya değer, emreden sesindeki tatlılık.
Meleklerin kokusu var o lâtîf vücûdunda;
O gözler bize esvab giydirir sâfi ışık.
•
İsterse geceleyin ıssızlık içinde olsun,
İsterse sokakta kalabalık içinde olsun,
O hayâl havada rakseden bir meş’ale her dem!
•
Bazen de konuşur: "- Ben güzelim, emrediyorum,
Hatırım için yalnız güzel sevmeni istiyorum;
Baş koruyan meleğim ben, İlham perisi, Meryem!"
CHARLES BAUDELAİRE
9 Nisan 1821 – 31 Ağustos 1867