Requiem
ve avuçlarımızda külden yalnızlıklar
dudaklarımızda algısız vedalar
inzivâda yatan öznemizse
ıssız
savunmasız
omzumuza her an dokunacakmış gibi tetikte
harfler arasına sıkışan yaşamımız
kavrularak yazgıda taçlanan kederle
koşaradım
matemle susuyoruz eşikte
susuyoruz
hasretin işgüzarlığına
(tebessümdeki bencilliği bile bile)
sormuyoruz açıkça
vefasızlık edip üstelik
kuşkulanıyoruz kendimizden
sevgimizden
ve yıkarak surlarını benlikteki uykulu sûretin
düşlere kanıyoruz gereksiz
(her bir sözü sesten eleyerek
özden gizleyerek nihayetsiz)
./..
gün sessiz bir requiem
gün dünden çalıntı bir düş yangını
lirik bir yakarış
karşı kıyıdan bakan günbatımı öldürüyor adını
ve martı çığlığından akan ırmak
ve gölgeden süzülen aydınlık
(artık imkânsızdır yarınları solumak
sorgulamak)
eriyor deniz fenerinin canı an be an
korkuyoruz
sırrı soyulmuş aynanın vahşetinden
ve hüzünle mayalanan bilincin bedeninden
ki
kâinatın tüm zaman kavramları yoruluyor
karanlığın denizindeki kulaçlarda
koşuyor isyankâr ıslığımıza
susuzluğumuza
./..
bir bedbinlik doluşuyor şimdilerde alnımıza
günahkâr suskularda
devrânın kollarında eriyor an
(uymuyor bugün hayallerdeki hesabımıza)
düşüyoruz hızımızı alamadan
varlığı ötelenemeyen tuzağımıza
've sonsuz sessiz yağmurlar yağıyor arza'
Feride Özmat