"…
Aynaya baktım. Adamın görüntüsü saf, net ve yakındı. Dudakları hafif aralıktı, gözlerini bilinmeyen bir noktaya dikmişti. Birdenbire müthiş üşüdüm. Sanki bir buz parçası göğsümü sıkıştırıyordu. Soğuk ve dondurucu rüzgâr gittikçe şiddetlendiriyordu. Esintiden gözlerim yaşardı. Gözyaşlarımın ardından yaşlıca adamın ağladığını görüyordum. Ve ayna usulca ince bir buz tabakasıyla örtülüyordu…
Furuğ hayat doluydu. Ve ondaki bu canlılıktan keyiflenirdim. Çevresindeki her şey ondaki merak duygusunu uyandırırdı. İnsanları ve doğayı severdi, denize ise âşıktı. Gülerek espiler yapardı:
"Küçük sular, büyük balıklara göre değil!"
Gülerken tüm yüzü ve gövdesiyle gülerdi. Gülüşü içten, yürektendi. Ağlaması da…Hep aynanın önünde ağlardı. Bir şeye üzüldüğünde, bunaldığında gider aynasını alır gelir ve ona bakarak ağlardı:
"Bütün gün aynada ağladım."
Doğru söylüyordu. Aynada ağlardı ve ağlayışı gerçekti.
Celâl Hosrovşahi
Furuğ'un Öyküsü
Sh.20-21
candan writes:ne tuhaf, ben de..bu yıl güzel olacak. değiştik biz farkında olmadan, birbirimizi de değiştirdik. değişimim için yaptığın katkı küçümsenemez Ummân, sağol..
nice!
Sende sağol Candan.Thanks isabel.