Join the Conversation

  1. SARIKAMIŞ’TA DONDU ZAMAN a. başka bir gezegende geçer bu öykü gökevinde mavi cennet derler adına her çeşit canlıya açmış kucağını insansı yaratıklar da aralarında… bölük bölüktür kocaman orman büyük bir anayurdun gözbebeğinde yurt kurar aslansılar ayaklarında kızgın çöl… avuçlarında balkan taa Kaf dağına yaslanır efkârlı başı toprakları her yönde kıtamsı coğrafyaları aşar çölümsü topraklarında yeşermez ağaç derinlerinde zümrüdî suları taşar büyülü enerji saklıdır içlerinde bitmeyen berekettir elzemdir canavar dişlilerin oyuncaklarına/oyunlarına gel zaman git zaman dört yandan-yedi koldan saldırılan bu orman aç midelerin iştahında kabaran gizemli ganimettir zaman topyekûn savunma zamanıdır yurdu anayurt ormanında her türden insansılar bir arada yaşar yılansı-sırtlansı-tilkimsi kimilerinin de çakalsı cibilliyeti bir anda sıvışırlar köşe bucak yük bütünüyle aslansıların omuzlarında hatta çöreklenir üzerlerine tonlarca ağırlığıyla yarı aç yarı tok nafile savaşırlar çöllerde sıcak/dağ başlarında soğuk kurmuş sinsi karargâhını dört gözle bekler salgın hastalıklarla yarışır ölüm her türlü ihanet küstahça gezer ormanı köşe bucak sarar ateş Sarıkamış diyarına düşer çöllerden artakalanların binlercesi gündüzden üşür tüfekler aşılmalıdır Allahuekber lakin bitkindir soylu yürekler akşamdan geçit vermez kahrolası tepeler… sabah erkenden çalınır kalk borusu buzdan heykellerin kulaklarında çınlar titreyen ses gören gözlerden akar oluk oluk kan sessiz dudaklarda el aman gecenin kalbinde durmuştur zaman… aç gözlü köpeksilerin hedeflerinde çok ötelerinde yüzlerini bile göremedikleri yetimsiler bırakarak arkalarında binlerce ayrı öykü on binlerce abide yönleri kıblede bedenleri secdedeyken donmuştur yürek yakan ağıtlar donuk kulaklarında kurşun yüzlü yamaçlara konmuştur… ğ. batıdan doğar yürekleri ısıtan gözleri çakmak çakmak mavimsi güneş yeniden çalar borazan birbirine kenetlenir büyük savaşın yorgunu aslansılar canavar dişliler kovulur anayurttan kurtuluştan kuruluşa geçilirken hep birden yılansı-sırtlansı-tilkimsi bilumum çakalsılar zafer şarkılarıyla çıkar sıcacık inlerinden kimi kahramanca naralar atar kimi de besili göğüslerine gazimsi sayılan madalya takar rivayet bu ya çoğu savaş kaçkınıdır aslında artık meydan onların… gün onların günüdür… kimine talan yetmemiştir kiminin görevi henüz bitmemiştir tüysüz yetimsilerin kimsesiz başlarında iştahlı azı dişleri alabildiğine salyalı böyle gelmiş böyle gitmeli değişmemeli oyunun asla değişmeyen kuralı… ı. …Mehmet Ali oğlu İbrahim ruhu Sarıkamış dağlarından uzanır sonsuzluğa dağ gibi aslansıdır “yok” sayılmıştır görmeyen gözlerin kör zihinlerinde varlığına da rastlanmamıştır yakılıp yıkılan künyemsi defterlerinde hem şehidimsi de değildir adı yön veremez yol diyemez elveremez yetimsi yavrusuna… t. dağların hüzünlü sesi yanık bağrını dağlar yemenimsi türkülerde özlem dolar yüreği ağlar susayınca suyu/acıkınca kuru ekmeğine katıktır gözyaşı babasını bir kez olsun göremediğine/öpüp koklayamadığına yanar Salih yetimsi yalnızlığında büyür gün gelir yaşlanır çileli yılları artık dayanamaz olur yorgunluğuna yaşamı boyunca görülmeyeni görür büyük yas ayının on altısında denkleştirir sitem dolu yükünü “yok” sayılan babasına kavuşmak umuduyla yokluğa yürür… 08 Eylül 2006 Murat Aydın Doma

Comment

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir