gül ve kül
-güle senâ olsun…
I
söz kurudu!
kilitlendi dilimdeki nehir.
ölü bir dildi dilim
sesim
çarmıh ve oğul.
II
bir göldüm,
kurudum
bir güle döndüm.
rahme râm oldum
ve düştüm.
lehimlenen gözlerle
döndüm ışığa.
baktığım her yer çöl
sustuğum her gül
bir aldanış…
III
kederden bildim her şeyi
toprağın
ve gülün ahı
kederden…
IV
mecrasını unutan
bir ırmak edasıyla
döndüm denize.
içinde dili ben
sesi kül olan bir ayla
tutundum
güneşin gölgesine…
yokluk!
unuttuğum ve varolduğum
her sözde…
V
meleklerin lütfuyla
geçtim,
sihirli taşlara
bıraktım
dilimdeki lekeyi,
sulara…
yolu kim bilir…
bu iz
bu rüya
ağladığım ve kör olduğum
bu dua…
varlık!
anladım sonunda
her şey gül'edir…
VI
kandili ben yaktım
külü savuran sen…
telaşla kaçırıyorum
sözü hayattan,
ışığı söndürme oğul
gölgesine güven…
VII
zehirimi bıraktım
gecenin
çürüyen tenine.
dilsiz bir mahyâyla tutundum
soğuduğum
ve yüzleştiğim
ipeğe…
tükeniş!
bu gül
bu ten
söz ve külden öte…
VIII
her şey irin!
adıma biriken
bu kara
sarfedilen bunca söz…
bir eczâyla tutuşuyor
dilim
gecenin gizli yarasına…
IX
seçemem kendimi hatıralardan.
bu sis
titreyen bu perde
birazdan geçer dediğim
bu ses…
eksiliş!
soğuduğum tutuştuğum
o tende.
yerim yok, biliyorum.
dilsiz bir hevesle
büyüttüğüm vebalimi
yine de.
X
oysa
sözden ibaretti her şey…
izini sürdüğüm
bu keder
bir ürpertiyle savrulduğum
bu hayat…
artık… yeter!
dönemem
çocuklardan çaldığım
kuğuları
ağlattığım yere…
XI
bakışım
sarfetmiyor içimdeki kederi
bu rüzgâr
ruhumun yabancısıymışım gibi durduğum
bu rüya…
hazır değilim oysa
külümden bir gülle
çıkmaya…
sözüm yok
sözümden başka…
XII
öylece duruyorum
nefsim ve kibrimle…
ateşe
suya
ve toprağa
döndüm yüzümü…
baktığım her yer
damıtıyor kendini
külle…
XIII
unutulmuş bir yüzle
çekildim
yüzümün sayhâsına…
hangi yanıma dönsem
düşerim incilerden yaptığım
tuzağıma…
dönüş!
sığınan bendim
sığınılan da…
XIV
yüzleştiğim o kamaşmayla
tutundum
alnımdaki sarmaşığa.
bu yol
bu esrâr…
hangi yaprağında sustuysam
bu defterin
gördüm
titrek bir iniltiyle
kuruduğunu
bir gülün…
XV
çoktan dönmüş olmalıydım
sustuğum o gövdeye
yüzümü bağışladım
kalbim kırık
umutsuz bir dille
gizlense de…
hançerim yok
kalbime saplayacak
gülüm de…
XVI
bildim
bir yolcu olduğumu hayattan
soğumuştum üstelik,
kendime
bir uzaklık duygusuyla
yanaşmaktan…
sıfatım düştü,
ruhunu bir güle
rehneden hilekârdım artık
XVII
ilişebilirim
ertelenmiş rüzgârla
gülün gölgesine.
terkedilmiş
bir sızıyla akan
bu hayat…
sorarım
hangi aşkla büyür gece
incinmiş bir yarasanın gözünde…
bilen yok oysa…
küstüğüm bu deniz
bu ırmak
sürüklenir içinden
gülle…
solan bendim
bu son gülüş
ve külle…
XVIII
önündeyim
yakalandığım o hatırayla
solgun bir gülün…
vazgeçebilirdim oysa
ürkek bir titreyişle
uğraşmaktan kendimle.
bilsem
külden de olacağım
gülden de
susmayı öğrenirdim
bu ses
ve bu dille
sonunda anladım
gül de bendim
kül de…
Metin Kaygalak
Yüzümdeki Kuyu
avesta yayınları
İşte bu 🙂