kilim
kâlbin kızıl bakır tepside bir fincan kahve
esmer bir delikanlı düşürüp telvesine
ağır ahşap aralık kapıdan som siyah ve
kadîm bir sükûtla indin dil iskelesine
yerde bin yıllık gelenekten hâtırâ kilim
solmaz köklerle boyanmış an vârî tasında
ayakların nâr-ı beyzâ ondan yara dilim
bilerek yürüdün içimin haritasında
mustafa saka
“som siyah ve kadîm bir sükûtla indin dil iskelesine”
Endişeli bir gülüş yaşamak adlı heves… Diyordu bir şiirinde de