Bozgun
uçurum kenarına ıslık savuran bir çobandım
ağaç kökünden hayat yontan bir marangoz
bir çilingir akla kilit vuran
tanrım beni de seç diye haykırdım
bilenler
soluğumun omuzlarını kavurmasını severdi
teslim olmaz derlerdi
kurtulur el yordamıyla
ne kadar da koyuydum bilenlerce
ve üstelik ne kadar siyah
gövdem iklimlerin bile bilmediği
yağmurlarla beslenirken sandım ki
diriliği aymazlığımı kışkırtan
bir kadını şahdamarından yakalamıştım
süzülerek şehrin kalabalığından
onur diye sakladığım yüzümü ve kanımı
iliklerime işleyen arsız bir geceye bozdurdum
eğilip yaka bağır bir dost bana
aldırma dedi
artık ben diriliği aymazlığımı kışkırtan
bir kadına şahdamarımdan yakalanmıştım