Rüzgar Gülü
önümden çekilirsen İstanbul gözükecek
nerede olduğumu bileceğim
sisler utanacak eğilecek
ağzının ucundan öpeceğim
saçına kalbimi takacağım
avcunda bir şiir büyüyecek
nerede olduğumu bileceğim
bu çıplak geceler yok mu
bu plak böyle ağlamıyor mu
camları kırmak işten değil
delirecek miyim neyim
kirpiklerimden mısra dökülüyor
kenya’da simsiyah yalnızım
yoksul bir şilepte gemiciyim
malezya’da yük bekliyorum
önümden çekilirsen istanbul görünecek
nerde olduğumu bileceğim
gözlerini söndürme muhtacım
ben senin aydınlığına muhtacım
yepyeni bir ilkbahar harcayıp
bir yaz boğup bir sonbahar harcayıp
rüzgâr gülümü arayacağım
oran’da pernabouc’da tombuktu’da
vinçler yine akşamları indirecekler
yine karanlığa bulaşacağım
gözlerin rüzgarda savrulacak
ikimiz iki sap buğday olsak
sen benim olsan ben senin olsam
bir gece vakti aklına gelsem
uykunu tutsam bırakmasam
seni kucaklasam kucaklasam
birbirimizin kalbini dinlesek
dünyanın kalbini dinlesek
büyük ateşler yaksalar
iki güvercin uçursalar
nerede olduğumuzu bilsek
Attila İLHAN
Anonymous writes:
ne guzel oldu bu paylasimsag olasin Umman… ……bu arada yorum yazabilecegimi yeni fark edebiliyorum 🙂
dostça kal Faika Berat.
Hemde bu sabah,…..Bir rüzgâr estisen savruldun, ben üşüdüm…
hâlden mânâ dost… raftayım,
Rüzgâr…sabah…üşümek…neden?
ben gecenin sonundayım…hâlâ,
“ben gecenin sonundan söz ediyorumben karanlığın sonundanve gecenin sonundan söz ediyorum” diyor Füruğ….bende…
Rüzgâr var gecenin sonunda…
Yâr kesti bir solukSoluk kesti bir yâr…………..soğukEvet!Rüzgâr var(dı) gecenin sonunda…
ve hep oradaydı…
Büyük nimettir rüzgar, anlayan için.Sarıp sarmalayan üflenmiş bir duadır.Kimseye ihtiyaç duymadan,Kendini düşünmek için…Volkan Akay