SOHRAB’LARIN ÖLDÜRÜLÜŞÜ

SOHRAB’LARIN ÖLDÜRÜLÜŞÜ

tuhaf sesler geliyor geceden.
‘Büyük Kurtuluş’ zehrinin toz zerreciklerinin dökülüş sesi…
gerçek dışı sularla dolu bir bardağa.

fare bey tarihi bir kahramandır
ve farsça bilmezler kendileri
ama bilirler İranlıların anlayabileceği bir dille gözkırpmayı
verirler fetvayı:
“içiniz, içiniz
hepiniz savaş içiniz!”
ama ben ağlamayı
ve “her derde deva mı sohrabın ölümü?”
demeyi tercih ediyorum
gaflet içindesin üstat!

sen Beyaz Saray’dasın ve ben yüzüyüm üçüncü dünyanın, siyah
bütün giysiler dar geldi bize
bilmiyorum nereye sığdırayım kendimi
sokağa mı atayım yoksa?

Iraklı çocuklar da aynı şeyi söylüyorlar
yetimhane iyi bir fikir (gerçi bir şey bilmiyorlar insan haklarına dair).
intihar için
yuvarlak somunlar yutuyoruz
ve overdose oluyoruz.
yine de şüphesiz ki tanrı
bir yol gösterecektir bize cennet hastanesinde.
öyleyse yazalım vasiyetnamelerimizi:
günahsız teröristlerdik
ve istemedik hiçbir zaman
burnumuzu büyüklerimizin işlerine sokmayı
ve konuşmayı, büyük doktora harfleriyle
“barış, barış, barış” diyerek

öldüm ben.
oysa sen, ey büyük tarihi kahraman, fare bey
canlısın, canlı, canlı!
ve geceden, tuhaf sesler gelmeye devam ediyor hala.
düşünüyorum da, usul usul sokuluyor uykularına annemin
demokrasi denen bu atombombasının tik takları
ve Şahname’nin sonu bir kez daha yineleniyor:
sadece bir Rüstem
bütün Sohrab’ları öldürmeye
yetiyor.

Leyla Fercami
çeviren: m. bülent kılıç

Comment

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir