ÇIBAN
işlek bir cezadır çocukluk bazen
yaralı tanrıları iyileştirmekle gidilen
her uzak kimlik istiyordu ve tekrar
rengi yok çürük bir besteydi ölüm
siyah kedilerin geçtikleri yerde söylenen
ve çürümeye terk dualardı sevgililer;
-dilerim şehir soldursun seni
ısrarla ve giderek ıslata buruştura..
sonra onlar şüphenin kesikleriyle gittiler,
bir takım otlardan, köprülerden/bulaşarak
gömleklerini ve yanlışlarını babalarına giydirdiler
yokluktan sızdırılmış saatlerdik
yaslı bir geçmişi alır gibi açığa
çürümeye terk sorulardı sevgililer;
-o bekar evlerinin sabırsız tüllerini
kaç isli ayrılık benzetecek
ömrün doğusunu üzen bir çıbana?
anı tozları, billur sözçiçekleri,
tafta şarkılardan yapılan gövden
aynada sürdürüyor şimdi
ölü bir roman kişisi olan seni
çarşılar vermeyecek artık
eve kızan çocukların
vitrinlere düşürdükleri tanrının gölgesini
hayal çöktü, su aşındı içimde
korkarım
acı çamaşırıma geçecek..
SERAP ERDOĞAN