Günlük Yıldız Falı
Robert Fitzgerald'ın anısına
"Ustamsın, kalemimsin,
bana onurlar katan
o güzel biçemi veren sensin."
Dante, Cehennem I, 85-87
Herhangi başka bir gün…
Herhangi başka bir gün gibi olacak bugün.
Aynı saatin, aynı odanın
o bildik seslerine uyanacaksın,
hiçbir uyarıcı gerektirmeyen o seslere.
Ve sıcak yatağında yatarken yarı karanlıkta,
yarım kalmış düşlerinden birini görmeyi dile,
herhangi bir değişikliğin mal yüklü bir gemi
olacağı inancı içinde¯
bir saatlik uyku, beklenmedik bir ziyaretçi.
Ama yitirdiğin şeyler bunlar ¯ düşler, uyku,
arzuyla özlediğin yüzleri görünmeyen sevgililer,
sanki ışıktan gözlerini yumduğun için yitmişler,
yalnızca soluk renkleri kalmış,
hiç netleşmiyor görüntü, bu sabah da,
her zaman için de bulanık ya da kararmış.
Pencerenin dışında rüzgâr gibi bir şey
havanın boşluğunu dolduruyor.
Sınırsız, aç ve görünmeyen bir şey, silip
süpürüyor sabahın anılarını, sonra kayboluyor.
Pek ender değişiyor hava. Yağmur
bir başka gezegenden yağıyor,
ama gün ışığını yıkayıp ona eski biçimlerini
kazandıramıyor. Bu duvarlar, bu sokaklar
bugün senin evin olamaz, gene de
başka bir dünya yok yaşayabileceğin,
bu yüzden sen de kabul edeceksin onu.
Tıpkı başkalarının
gün ışığıyla ve yaprak sesleriyle uyandıklarında,
sabahı kendilerinin sayıp şaşırmadan,
derelerin böldüğü ve serin suların
taşlar üzerinden aktığı bahçelerde yürüdükleri gibi.
Hiçbir şey yitmiş değil
Hiçbir şey yitmiş değil. Hiçbir şey küçük değil
geri gelmeyecek kadar.
Tut ki
çocukken böyle bir günde pırıl pırıl
madeni bir para tutuyordun elinde ve onu
istediğin gibi harcama seçeneğine
sahiptin.
Bugün bu para, tarihi silinmiş,
özdeyiş yazısı belirsiz, üstündeki yüz resmi aşınıp donuk
bir tabaka altında kalmış, bir başka şey almak için
durmadan el değiştirmiş ve her seferinde değeri
biraz daha azalmış sana geri geliyor.
Şimdi sana dönüyor
ve sen önem vermeyeceksin buna,
saymaya bile değmez, hiçbir özelliği yok deyip
cebindeki bozuk paraların arasına atacaksın onu.
İşte kaçınman gereken yanlış bu bugün.
Sonu sana varacak yolculuğa sen göndermiştin onu.
Şimdi onu elinde tut. Bugünün
az kazancı olarak kabul et.
Unutma,
gene harcama seçeneğin var, ama daha değersiz bir şeye.
Umma…
Elindeki kitap düşüp belli bir sayfası açıldığında,
okuyacağın herhangi bir cümlenin
bugün bir değişiklik yaratacağını,
ya da rüzgâr güzün sarı-yeşil ve yaldızlı
çadırının içinden eserken duyduğun seslerin
sana bir şey söyleyeceğini umma.
Nesneler olgunlaşır ve kurur. Işık gölün
karanlık yüzeyinde oyun oynar. Gölgen
her öğleden sonra duvarda yanı başında yürür,
ve günler hasadın uzak söylentileri altında
bütün ağırlığıyla uzayıp gider. Bir yaz daha
geçmiştir, ve nasılsa
sen sürdürüyorsundur varlığını,
duyarsız ya da pişman, dünyanın o bildik
değişmelerinde hiçbir şeyin gizli olmadığını,
uzamış kuru otlardaki en soluk güneş
yansımasının bile akıl erdiremeyeceğin
bir şey olduğunu öğrenemeden.
Ve ancak o zaman, bir an için,
dokunur, görür, nesnelerin
o içine işlenmez yüzeyini zorlarsın.
Birbirinin eşi olan şeylerden sakın
Birbirinin eşi şeylerden sakın:
Bir çift bıçak, çekmecedeki kol düğmeleri
iki zar, iskambilde bir çift dam,
yanında oturan birinin gözleri.
Akşamları saate baktığında,
akreple yelkovanın, sabah kahveni
içerken gözüne ilişen saati gösterdikleri
o boş dakikaya dikkat et.
Seni yanılgıya düşürecek
daha bildik daha yakın
bir şey olmayan bu anlardan sakın:
bir ikiz kardeş, ikinci bir anahtar,
bir yankı, aynadaki kendi yansın.
Yıldızlar şimdi tepende…
Yıldızlar şimdi tepende yeni bir düzene giriyorlar,
ama boşuna. Bu gece, yalnız bu gece,
hiçbir güçleri yok. Sen de yüzünü
toprağa çevirmelisin. Artık ne bir kuyruklu yıldız,
ne de gideceğin yeri sana gösterecek başka bir
gök cismi var.
Bunun yerine daha küçük işaretler ara,
birden beklentinin uyumu bozulup
o bir anlık duruşta sıradan dünyanın
arkasından bir başka dünya belirdiği zaman
düzenli eşyada ortaya çıkan ince kargaşayı.
Yeri değişmiş küçük bir ayrıntı
yetecektir bunu anlamana: kayıp bir yüzük,
bir nefes, bir ayak sesi, ya da birden beliren
bir esinti, karanlık bir kapının altından sızan
bir ışık
Haber çok uzaktan gelecek…
Haber çok uzaktan gelecek: telefon
geceleyin beklenmedik bir anda çalacak
ve nerdeyse tanıdığın bir ses
konuşacak. Yumuşak ve bildik bir ses,
yıllardır duymadığın adları sıralayacak,
bir başka yerden, bir başka zamandan adlar,
sokak sokak çocukluğunun
yitik coğrafyasını yeniden kuran.
Yarı uykulu dinlerken onu karanlıkta
yavaş yavaş hatırlayacaksın nerede olduğunu.
Konuşmaya başlayacaksın. Sonra sessizlik.
"Çevir" sesi. Araya giren bir başka ses.
Ya da hiçbir şey. Konuşma bitmiştir.
Işıkları yakmaya bile vakit bırakmadan.
Şimdi yalnız saatin tiktakları
ve yatağın soğuk dağınıklığı.
Dana Gioia
Ne güzel bir şiir ilk defa okuyorum,dakikalardır okuyorum…Şiirin harflerinde kaybolmak çok güzeldi.Paylaştığınız için teşekkürler. 🙂
kalbi dostlukla…