TEZER ÖZLÜ’YE MEKTUPLAR 1


TEZER ÖZLÜ'YE MEKTUPLAR 1

Yaşamayı seviyorum ben Tezer. Bir gece yarısı yataktan kalkıp, kitaplığımın en başında duran ince, zarif kitaplarına baktıktan sonra, acı bir kahve yapıp, sabaha kadar uykulu gözlerle ayakta kalabilmeyi de.

Delisin diyor güzel karım bana. Hayır ben anormalim diye cevaplıyorum onu, kızgın gözlerle bana baktığını bilerek.

Yaşamayı seviyorum ben Tezer. Birdenbire bastıran, şiddetli bir yağmurda herkesler ıslanmamak için kaçacak bir yerler ararken, yürümeyi seçiyorum ben. Bakışların üzerimde olduğunu bilerek. Bundan ki aksırıklarla yatağa düşüyorum. Ne mutlu! Doğa o kadar büyük ki sınırları yok.

Sınırsızlığı seviyorum ben Tezer. Ölçüsüzlüğü. Giyinmişlerin arasında çırılçıplak olabilmeyi. Soyunmayı seviyorum ben. Dediği gibi B.Karasu’nun öze varmak için, soyuna soyuna, koşmayı seviyorum ben.

Yaşamayı seviyorum ben Tezer. Yalnızlığı da. Bir başınalık değil midir? Bana bu satırları yazdıran. Sözcükler, değiştirmese de, hayatı, yazmayı bir tutku gibi seviyorum ben.

Yaşamayı seviyorum ben Tezer. Kendim olabilmeyi, özenmemeyi, süslü olmamayı, sadeliği, yeniyi, eskiyi, yaşanmışı, yaşanacak olanları düşlemeyi, sahilleri, o ıssız denizleri, uzakları, yokluktan var etmeleri, okuduğum binlerce sayfalık kitapları, çekip ardına bakmadan gitmeleri, soğuk ve puslu havaları, ardı ardına içilen sigaraları, baş ağrılarını, bir kedinin kendinden on misli köpeği önüne katıp kovalamasını, komşu bahçenin erik ağacına tırmanıp saatlerce korkudan inememeyi, bilmediğim kentlerin ucuz otellerinde ışığı açıp bırakıp camın kenarından dışarıyı izlemeyi, hiç beklenmedik yorgun bir zamanda kapı zilinin çalınışıyla hareketlenmeyi, Suç ve Ceza dan Yaşama Uğraşına geçmeyi, acıyı, arada bir karşındakilerde şaşkınlık yaratan tırmalayıcı kahkahaları, hayalet Oğuz gibi mülksüzlüğü, Taksim meydanında ki çiçekçilerin önünden geçip köşede ki simitçiden bol susamlı bir simit alıp Kazancı dan Fındıklı ya inmeyi…

Yaşamayı seviyorum ben Tezer. Yaşarsam yetmiş yaşında bir evim olursa, bir de ufak bahçem, senin için de bir zeytin ağacı dikeceğim.

Duyuyor musun?

ONUR ERYILMAZ
www.izdiham.com
Foto: yazabilenyaratik

Join the Conversation

  1. -Hiç kimseyle kendimle bile yaşlanmak istemiyorum.-Sağlıklı kalmak için koşamam. Soluk alayım yeter.-Şunu öğrenmelisin: Sen hiçbir işe yaramaz değilsin. Seni senden çalan toplumdur.-Ben, belli bir ülkesi olmayan insanlardanım.-Son bireye kadar savaşmak, kendini feda etmek, yanlış bir kahramanlıktır.-Aşk acısı çekmedim hiç, çünkü dünyanın verdiği acı her zaman güçlüydü.-Dünyanın acısı olmasaydı taze yeşil yapraklar üzerindeki güneş ışınlarının anlamı olmazdı.-Uzandığımda herşey üzerime yığıldı. Tavana kadar uzanan çini soba, duvar kağıtları, kentler. Yorgunum.-Gece, gündüzün devamı değildir.-Asalet ve rütbe ile ilgili kavramları hiçbir dilde öğrenmeyi başaramadım.-Meyhanelerde umutsuz bir bekleyiş vardır –kendi kendini bekleyiş.-insanın kendi dünyası dışında yaşayacağı bir dünya yoktur.-Herhangi bir yerde, herhangi bir zamanda yaşamım bitti. Bilmiyorum, nerede, ne zaman. Ve işte o bittiği yerde başladı. Acının sonunda. Acı ile.-Bittim, yaşamımı kapattım..“Yarın 1 Kasım. Ölme ayı. Yıl. Işık. İnsanların ufak sevinçleri. Kasım-ölme ayı.” (Batı Günlüğü, sayfa: 21) “Berlin’de herşeye veda edebileceğimi, ama ağaçlara veda edemeyeceğimi düşündüm.” (Batı Günlüğü, sayfa: 22) “Ben Akdeniz’de güneşin altında öleceğim.” (Batı Günlüğü, sayfa: 23) “Uzun zaman kalmadı. Önümde kalan zaman benim zamanım, benim can sıkıntım, benim Hiç’im, ama benim olacak.” (Batı Günlüğü, sayfa: 25) gamlı prensesım…Tezer ozlu

Comment

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir