Yoksulluk Kışla Başlar Ama Yazla Bitmez! – Bülent Parlak

Yoksulluk Kışla Başlar Ama Yazla Bitmez!

Zil bu kez uzun uzun çaldı. Kapıya telaşla varanlar hep geç kalanlardır, geç kaldıklarında ise zili her defasında uzun uzun çalarlar. Kapıyı kimse açmak istemedi. Zil yine uzun uzun çaldı. Pinokyo, tahtadan yapılmış bacaklarıyla yerinden kalktı, yürümeye başladı, kapıya vardı. Açar açmaz yüzüne tükürdü Pollyanna’nın.

Kısa bir süre şaşkınlığını üzerinden atamayan Pollyanna hemen kendini toparladı.

-Biliyorum, suçlu benim arkadaşlar. Geç kaldım. İnsanın bir masaldan kalkıp buralara gelmesi inanın çok zor oluyor. Sana da teşekkür ederim Pinokyo. Yüzüme tükürmek yerine ya beni saçlarımdan sürükleseydin, ya yumruk atsaydın.

Pinokyo; “Önemli değil,” dedi. “Bir dahaki sefere”…

Don Kişot hışımla ayağa kalktı ve herkesin yerine oturmasını emretti. Herkes başkasının yerine oturmak zorundaydı burada. Şaşırana yaralı bir adamın tüm yarası hediye ediliyordu. Don Kişot, herkesin yerine oturmadığını görünce:

-Ayağa kalkın, saygı duruşunda bulunacağız.

Musluk tamircileri, süvariler, atsızlar, yumurta topuk ayakkabı giyenler ile aşktan uykusu her gece kaçanların seçtiği roman ve masal kahramanları burada beşinci kez bir araya geliyorlardı. Don Kiot, Selim Işık, Zorba, Pinokyo, Genç Werther, Prens Mışkin, Bloom, ve Bay K. bu kutsal toplantıya katılan seçkin kişilerdi.

Prens Mışkin: “Tüm insanlığa küfür için hepimizi bir dakikalık ama otuz saniye sürecek saygı duruşuna davet ediyorum. Müzik başlasın.!”

Orkestrayı, kilise korosundan portakalı yanlış soymak ve kabuklarını günah çıkartmak için gelenlere fırlatmak isteyen çete üyeleri oluşturuyordu. Bildikleri tek müzik olan Huxley’in üçüncü senfonisini çalmaya başladılar.

Müthiş bir dikkatle herkes içinden küfretmeye başlamıştı. Z harfiyle başlayan küfürleri Selim Işık, a harfiyle başlayan küfürleri Zorba, m harfiyle başlayan küfürleri Prens Mışkin, t harfiyle başlayan küfürleri ise diğerleri ediyordu. Henüz on beşinci saniye dolmamıştı ki orkestra şefi birden ağlamaya başladı.

– Rahibe Maria ile evlenecek ve baharat takımlarımız olacaktı.

Zorba açılış konuşmasını yapmak üzere kürsüye yürümeye başladı. İğne deliğinden beni seyreden sevgili konuklar! Yoksulluk kuşla başlar ama yazla bitmez… Fırından yeni çıkmış olan simitleri bilmez fiyakası olmayanlar. Bit, piyade okullarında bir gelenektir. 1968 doğumlular kelebekleri ıhlamur ağaçlarına yanaştırmasınlar.

Gürültü kopacaktı elbette ve koptu da. Selim Işık bağırarak kalktı ve itiraz etti kapıdaki nöbetçilere:

– Nöbetçiler! Bu adamı atın dışarı. Bana ait bir konuşmayı yaptığı için atın dışarı. Ben, en kalın elbisesiyle güneşin altında çömelerek saatlerce devlet kapısında bekleyen bir babanın çocuğuyum. Olduğundan yirmi yaş fazla gösteren bir annenin. Üstelik yazdığım manifestoya uygun bulunmadığım için önce ben kovuldum. Meyhanede fıstık satmak isterken jeoloji mühendisi oldum.

İri yarı bekçi cılız ve ürkek bir ses tonu ile:

-İsa’nın ikinci kez gelişini beklemek zorundayız!

Pollyanna herkesin nefret ettiği biriydi. Kanadının biri Lozan antlaşmasına katılan generaller tarafından kopartılan bir sinek için bile:

-İsterse aya bile uçabilir…. Dediği için maaşı yetmeyen emekliler tarafından taşlanmıştı altı gün önce. Enternasyonal şairlerden ve şalına bürünerek titreyen kızlardan başka seveni yoktu. Uzun zamandır Arabistan defnesi işine bulaşmış, her sene zarar etse de maliyeye olan borcunu aksatmadığını salondakilere söylemeyi düşünürken çiçeksiz bir çingene gözünün önüne gelince dışarı fırladı. Belki de ilk kez beddua ediyordu:

Yağmurun hakkı çarpsın sizi.

Yağmurun hakkın çarpsın sizi.

Yağmurun…

Salonda çıt çıkmıyordu. Genç Werther bu sessizliği fırsat bilip yazdığı mektubu bağırarak okumaya başladı.

Bu elbiselerle gömülmek istiyorum Lotte. Çünkü onlara senin elin değdi. Kutsallaştı artık onlar. Ruhum tabutun üstünde dolaşacak. Deyip yanından hiç ayırmadığı ruhsatsız tabancasıyla kendini yedinci kez öldürdü. Ortalık alkıştan geçilmiyordu. Islıklar, alkışlar, kahkahalar. Panayır yerine dönmüştü salon. Cenazenin üstünde ip atlamaya başlayan Bay K.

“Lotte bir fahişedir. Lotte bir fahişedir. Lotte, sen kiminsin lotte?” diye avazı çıktığı kadar bağırıyordu bir yandan. Çıldırdığını anlayan olmadı Bay K’nın.

Konferansı terk edenler, çıldıranlar, intihar edenler, bekçiler. Her şey birbirine girmişti işte. Oysa burada bulunmalarının tek amacı bütün insanlığa küfretmekti ama beşinci kez toplandıkları Manisa’nın küçük ama şirin bir kasabasında bunu yine başaramamışlardı. Dulciena’yı aramak için yollara düşme vakti geldiğini anlayan Don Kişot kaçak elektrik kullanan Kürtler ve Almanlar için yazdığı şiiri okuyup yola çıktı. Arkasında şişesi is bağlamış bir lamba, kurt masalı dinlemek için toplantıya gözlemci olarak katılan bir orloncu kalmıştı.

Orloncu, yoldan çıkmayı bekliyordu.

Bülent Parlak

Join the Conversation

  1. Degişik ve etkıleyıcı bır tarz aklına saglık ummanEvvel zaman içinde masal oldukMasal olduk yineçok yoruldum bir masal bulup dinle/n/meliyim belki de…

Comment

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir