Hayata Dokunmadan Geçmek – Sulhi Ceylan


Hayata Dokunmadan Geçmek

Gün

Dünyaya karşı, ev sahibi tarafından istenilmeyen bir misafir olarak kaldım sürekli. Gitmek ve hüzün günleri arasında dantel dokudum. Ayrılıklardan çiçek demeti yaptım ama hiç kokmadı. Bir ömür beklemenin hüznünü ve yalnızlığın çekilmez soluğunu hissettim ensemde. Huzura hasret kaldım, her gülen yüze esaret. Aşkı dokuduğumu sandım bunca sene. Meğer melankoli uçurumlarında, kendimden ötede, kendime yabancı bir dünya kurmuşum. Oyuncaklarımla avunmuşum.

Hep çocuk kalmayı istedim; düşünmemeyi, bilmemeyi, tattıktan sonra bilmenin acı verdiğini… Küçükken büyümeyi arzu ettim, büyüdüm çocuk olmayı… Handikaplara verdim kendime kurduğum dünyayı. Bu sır çözülmeden Azrail görevini yapacak ya, bunu bilmenin acısı bile yetiyor kalbimden kan damlamasına.

Günah

Her insan ne kadar günahkâr olsa da, kendisinde Allah’ın hoşuna giden bir taraf olduğunu ve bu halin kendine has, özel olduğunu düşünür. Bu düşünce ise kişinin günah işlemesini mubah kılar ve rahatlıkla günahkâr hayatına devam eder. Her insan günahkârdır ve riyakârdır bu yüzden.

Kadın

Kadın, Mevla’nın cemal isminin tecelligâhı. Bir yanıyla put diğer yanıyla ilahi aşka mesken varlık. Bununla birlikte hayatı, alışveriş ve güzellik peşinde koşmaktan ibaret sanan dar anlayış sahibi. Ne zaman ne diyeceğini bilenmediğimiz bir bilinç yumağı. Kendisini anlamanın imkânsız olduğu, girift bir çelişki.

Dünya

Dünya, son derece alımlı ve çekici bir sürtük olup, kandırmadığı insan nerede ise yoktur. Her halükarda üstündekileri kendine bağlayıp aşağılık kılmakta mahirdir. Bir serap olup kendisine doyanı ise bulunmamaktadır. Her ne kadar geçici bir süre üstündekileri misafir etse de insanlar için durum hiçte böyle değildir. Zira her insan ölümün en son kendisine geleceğine inanır alttan alta.

İnsan

Rabbine rağmen putlarını da ihmal etmeyen hatta putlarını kendi icat edip tapan varlık. Putları ve Rabbiyle mutlu bir hayat yaşayabilen aymaz yaratık. Önyargıları ve gelenekleri ile ördüğü ağında, kendini sınırlara gönüllü mahkûm eden hayat sahibi. İnsan…

Sınır

Sınır; ayıran, uzaklaştırılan, sıradanlaştıran bir hal. Sınır, özel mülkiyetin sonucu sonradan ortaya çıkan bir durum ki fıtratın terki olup, yaşamı hudutlamaktır. Sınır, hayal gücünü durdurmakla kalmayıp, kişinin kendisine ermesine engel olduğu gibi, kişinin Rabbini tanımasına da engeldir. Aşılası bir duvar olarak yaşamımız boyunca önümüzde durur.

Sahi Neden?

Nefes almalarım balyoz gibi iniyor beynime her seferinde. Hayat denen şu dev sırtımda, her adımda gömülüyorum karanlıklara. Güneş kapkara ışınları ile sarıyor her bir tarafımı. Sesimi duyamıyorum, ses vermiyor sesim. Etrafımdaki kalabalıklar görünmez oluyor. Peki, neden, neden bütün bunlar diye beynimi yiyiyorum. Sahi neden bütün bunlar?

Sulhi Ceylan

Join the Conversation

  1. KADIN Kalıp değil bir fikir… Elmas sorguçlu fakir; Açıkta sırrı bakir; Kadın… Çölde kaçan bir serap; Yönü kementli mihrap… Madeni som ıstırap; Kadın… Dipsiz hasrete tuzak; En yakınken en uzak…. Tadı zehrinde erzak; Kadın… Bir işaret, bir misal; Ayrılık remzi visal… Allah’a yol bir timsal; Kadın… NECİP FAZIL KISAKÜREK

  2. geçen gün ki Sulhi Ceylan paylaşımının altına;keşke böyle bir sözlük olsa demiştim ama özellikle kadını tarif ederken fazla insafsızlık mı etmiş ne 🙂

Comment

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir