Kuzeye ağıt – Salih Aydemir

kuzeye ağıt

insan yaşadıklarını okur
yaşayamadıklarına zaman tanır
okumak için

kaç kez uyuduk seninle
yaşımdan yaşına döndüm
içimde genişleyen yüzün
çatlayan dudaklarıma sızdı

ey oğul
bir olmakmış gülüş
onu da senden öğrendim

senin de büyüyecek sözcüklerin
biraz ateş biraz dumanla
biz öyle yaşlandık
soğuklara sarılarak söyledik şarkılarımızı

kaç kez bakıştık seninle
parmaklarından avuçlarıma gittim
kim ağlıyorsa geceleri
onu sen bildim

umutsuzluk gizem içinde
ayırır gözyaşlarının yollarını
taşır gezgin adımlarını kapılardan kapılara
sesin bastırır uğultularımızı
sessizliğin sefaletinden çıkarız

ey oğul
biz gülüş olmakmış
onu da sende gördüm

sanki yok gibi olan bendim
yanlış yerden tutuyordum göğü
bahçelere yanlış yerden giriyordum
düşe kalka oynuyordum kendimle

annen bir evliya huzuruydu bu aşkta
dokunulmamış ten yorgunlukları içinde
düşlerinden süt taşıyordu sana
bir yeryüzü cümlesi kurmak için dilinde
yana yana hayat aşılıyordu bize

ey oğul
pir olmak inat olmakmış
onu da sende bildim

yağmur gök gürlemesi
sonrası ağır bir sessizlik
tırmanıyor kış etime
o yaz gülüşlerine sığınıyorum
içine giremediğim sözcükleri
uzaklaştırıyorum birbirinden
bir ateş yakıyorum anlamların arasında
hiç yanmamış gibi
dilin boşluğuna düşüyorum
eski bir oyuna başlıyorum seninle
bende kalan şu yakar
bu parlar oyununa

ey oğul
düş kurmak gerçeğe düşmekmiş
onu da sende tuttum

insan önce gözlerden alır yarayı
sonra yüzden taşınır dile
biter sanır unutulur yeniden
başlar yağmur gök gürlemesi
ve gövdede birikir çizgiler
yakın bölüne bölüne uzak olur

son bulmaz son kalır
son yaşanır sokaklarda
bütün bunlar yaz olur
doğumuna gün üstüne gün eklenir
dışarısı hep gece kalır
ev kapılarında büyür insan
akşamlarla ekmeksiz bir saat daha
bir saat daha tek başına
ses daha bir derinden çıkar içinden

ey oğul
ki sonsuz yurtsuzmuş
onu da doğumundan anladım

“babanın ikinci adıdır oğul,”

yıllar sonra yaşanan onca anlara
gözleri yaşlı bir kuş konacak
beni umursamadan geçecek rüzgar
fısıltılar kentinde gürültülü bir odada
gündüzleri öldüren gece sendin
diyecek bana
diyecek ki

“zaman hepten geçip gitmiş olandır.”

ey oğul
her şey sessizdir ama hava güzel
onu da senden tattım

evet çocukla kurulur ağız
yeniden yeni baştan
söz barışır
ve bir elle döner
anahtar kilidinde
açılan ve kapanan kapılara
ayakkabılar çıkarılır
yükler atılır
neresi olursa olsun
bir gövde bırakılır sessizliğe
çocukla kurulan ağız
omuzlarımdan tutar kaldırır başımı

ey oğul
sözcükler olmadan da sevilirmiş
onu da benden bil

Salih Aydemir

Comment

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir