Potkal

Potkal

 

1-

 

/Nasıl kaldırabilir ki insan bir başkasını

Kendine bile ağırken? /

İlkin künyesizliği, ilkin koparak benliğin kandilsiz kuytularından

Seni aramak hep yanımdayken de

Ve kaybetmek her bulduğum yerde

-Bir şeyleri olmalı insanın kaybedeceği

sonra bulduğunu sandığı bir şeyleri…-

İnsan, bütün işaretleri yorumlamanın bilgesi.

Göğe bir pencere daha.Göğe bir pencere

Yetmiyor masal zamanlarda içimin maviliği

Kör pencere, her yer duvar, kör pencere

Açılsın göğe bir pencere daha

-Hayret et! Çünkü hayrettir göğe açılan pencere

Hayret ettim ve gördüm, bin ayet güldü yüzüme.-

Soluklarımız hoyrat bir bıçak yarasıdır, pusuya düştüğümüzde

Geri çekilmek yok. Çekileceğimiz

Tek yer darağacıdır.

Ölüm kere ölümü hayata eşitleyen ayrıntılar

Dilimde bakraç tadı

Vadesi gelmemiş sözcüklerle konuşmanın ağrısı

Öyle özledim sokakları

Cuybarda yürüdüm de ayaklarım acıdı

Hep ıskalayan, ıskalayan

Tek başına ne çok şeyi anlatır bazen bir kelime

Mesela, kuyu.

Hep ıskalayan, ıskalayan

Kaçtıkça kendine yakalanan müdârâ

Sığınaklarına el konulan

/ Kanar sandıklar, kanar ellerinde oyası kızların

Kanar gül aynalıklarda yüzleri

Yüreğimizde diş izleri

Kanar pencereler, kanar su testileri

Ölmek bir alışkanlıktır odalarda

Gün geçtikçe büyür tenimize attığımız çentikler

Kanar çentikler de bir ekin gibi doğrulur belimiz

Eşiğimizde kuş izleri /

Av borusudur çalan

Elimizde nüshasızdır dostluğumuz

Dostluğun arkasından yırtılır gömleği

İçime atılan taşlar, potkallar, kurulan barikatlar

Kumsuzluğum, dalga dalga büyüyen kumsuzluğum

Attığın taş şimdi nerde?

Yolum kesilir, yıldızlarım kanar

Erkenci kuşlar gibisin, eskidik

Bize göre değil ikindi çayları

Ölü toprağıdır üstümüze örtülen, ölü toprağı

Nicedir, boynunda ki ipten tanır oldum babamı

Cemeddü cemeddü diyor sevdiğim –Ben ağzımı açınca –

Bilyelerini kaybediyor çocuk

/ Kimseler bakmadan daha ardımdan

İskit rüzgarı çelmeden zihnimi. Bordalıyorum limanına

Küpeşte de yangın var. İşgal ettirmem kıyılarımı. Biraz terliyim

Yanındayken engizeğe çıkmış bir kuş gibi nefesim. /

Ayıkladım pirincin taşlarını, yinede kırıldı dişlerim.

 

2-

Bütün parmaklarım şehadet parmağı, işaret parmağımı kestiğinde cellat

Ahlat ağacında çıdam, bende dağ tükendi

Yinede bir bir tavsayan yanlarını yontuyorum atlarımın. Artık hazırım.

Atlar daha gelmedi mi?

Çavlanın altında durdum, sandım balık olacaktım.

Acı suyumu döktüm.

Göçmen kuşlara özendim: Alışmadım.

Yokluğun anıtını dikiyorum kentlere. Kuşatıyorlar kentleri .Şimdi

Her yer Alamut kalesi.

Çünkü,ilençlidir daha çıtını bile çıkaramayan süvari

– Çünkü öğrenmelisin, silah-lanmadan dağ-lanman gerektiğini ­-

Atlar daha gelmedi mi?

Kanıt istemez diyetini ödeyen.Kanıtsızlığıdır dostun asıl avuntusu

“ Kalbimize dokunuyorlar ama kırarak” diyor bir halk.

Kevire dönmüşse içiniz

Şehnişe sığınarak duldalanmanız neye yarar.

Bungun takvimlerde iç kanaması, burgu, can havli.

Uyandırın bütün çocukları. Ninniler söylemesin anneler.

Bak, bir halk, buzkaşi oynuyor kendi cesediyle

Atlar daha gelmedi mi?

Atlar daha gelmedi. Burda henüz, duha vaktidir zaman

 

3-

Modernizm : Ekmek karnemde açlık notu

Modernizm, beni bana ; balığı akvaryuma hapseden harami

Ayıramıyoruz birbirinden andeliple teneke sesini

Küsüratlı konuşuyor, dinlemiyoruz artık çigân müziği

Daha soğumadan, peymâne kor içerler terini

Uygarlar, hep bir barbarlığı taşırlar ya omuzlarında

Derler ki: Bir kıvılcımdan olmuş , bir ormanın da eceli

Hiçbir kaba sığmıyor ki insan dedikleri

Huzur şimdilerde, şişmanların kale bekçisi

Üşüyün biraz, yol verin yalvaçlara, bütün sahtiyanlar sahte.

Doğurgan bir iklimdeyim, sınanıyorum bildiklerimle.

 

4-

Öyle komikti ki, rüyamda yamçı giymişti bulut

Elinde mushaf, Ârabiyi kovalıyordu ruhum

Gölgemin altından geçmeye çalışıyordu çocuklar

Horanta saatlerinde azığı kargışlıyordu babam

Ben mimozayı, annem kimsecikleri oynuyordu sofrada

Kamış kemiğinden dedemin flüt yapıyordum kendime

Çünkü ‘esmerdir tanımlayamadığın her şey’ derdi dedem

Çünkü, esmerdir gülüşleri ölümün

 

5-

Aştar kurtarmış mı Adonis’i ateşten ?

Ne buhurdan, ne totem, bir lükmenin ışığı altında :

Nilgün Marmara, İlhami Çiçek, Ezo

Hep müntehir alıcıları, ihaleye çıkarılmış cesetlerin.

-Dante kim için yazdın ‘ Cehennem’i ?

 

6-

‘ Ahkâf, hâlâ boynumda bir hamayıl gibi taşıyorum seni.

  

 

Sinan Ceran

Comment

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir