sakalsız bir oğlanın tragedyası
yalnızlığımı hüznümle yoğuran gece
öyle basitsin ki sen bütün şiirlerin içinde
akşam
hüznümün soluk aynası
vurdukça yüreğime kanım oynaşır
derinleşir acısı parmakuçlarımın
kırmızı bir ölümü görmüş gibi
kanarım
ben işte eksik bir birikimin tortusuyum
geçmişlerde yoğrularak çocukluğum
bana hep acıyı ve hüznü öğretti
hüznüm ki
hüzünlerin çiçek açmış biçimidir
sabah
taşıyarak bir celladı odama
aşkımın ve bırakılmışlığımın celladını
hüznümle ve çirkinliğimle yargılamadan beni
tanıdığım bir ölümle tehdit ediyor
yalnızlık her sabah öldürüyor beni
yalnızlık yenilmeyen gladyatör
bana eski bir ölümü anımsatıyor
çalınmamış kapıları biz çaldık korkusuzca
hep kötü bakışlı insanlardı karşımıza çıkan
yoruldum
değiştirmekten kanını yüreğimin
her gün yeniden başlayan
çığırtkan bir şarkıyı söylemekten
her gün
yeni bir şarkı bestelemekten
kalbim
bu acıya dayan
varsın işkenceler dağlasın seni
duru bir gök için vahşete katlananlar
acıyı bir silah gibi göğsünde saklamalı
kalbim
bir gün elbette sana hükmedeceğim
günler sarmal bir yay gibi
bunu unutma
bahar annemizin yemenisindeki solgun çiçektir
bunu unutma
seni ben her yerinden öperim
beni unutma
çünkü umut bir kapının bir kapıya açılmasıdır
arkadaş z. özger