I.
Aslıma düştü gölgem
Gece Gül'de ağladı
Ansızın kaçtı neşem
Cüce buldu sakladı
Zaman içinde saklı
Yokluk dilinde gölgem
Rüya aşkın esiri
Hayale perde ben'dim
II.
"Arz-hal etmeye cânân seni tenha bulamam
Seni tenha bulacak kendimi asla bulamam"
Gözlerin uyuyup kalbin uyuyamadığı gecelerden biriydi. Kaçıncı kez korkarak uyanmıştım, paramparça bir rüyanın ardından ağlayarak. Saçlarımı okşardın. Uyurdum. Solgunlaşırdın…
Sonsuz korkularla iç içe parçalandığım gecelerin birinde sen de ağlamıştın sebepsiz yere… Sonra "Melâl burcu" demiştin titreyerek…" Ruhumda vakitsiz uyandın çiçek/ Akşam öksüz gece çılgın ne desem?" diye eklemiştin. Susmuştuk sonra… konuşmaktan korkarak bakışmıştık. Hayat yalnızıydım….. "Sûz-i dil faslını geçiyor felek/ Başlıyor ey hüzün sana hicretim!" demiştin neden sonra. Bir gün elvedaya yakın düşeceğimizi bilemeyecek kadar yorgundum. Zamanın ucunda yaşıyor olmanın verdiği bir yorgunlukla… Geceydi korkarak uyanmıştım. Uyuyamadığım ve sık sık uyandığım zamanlar öyle çoktu ki alışmış olmalıydım halbuki. Geceydi. Korkmuştum. Sen yoktun. Unutulmuştum. Sen yoktun. Kaybolmuştum. İzlerin yoktu. Geceydi korkmuştum. Kendimi bulduğumda onu gördüm. Tebessümünü, nasıl da yakışırdı sana. Kül tablasının yanındaydı. Mahzundu. İçtiğin son sigarayla bırakmış olmalıydın. Unutmuş muydun yoksa? Adını koyamadığım şeylere mahkum kalakalmıştım öylesine… mahzun ve ağlamaklı… "Dört Mevsim"i dinlemiştik seninle son defa… "İlkbaharı" dinlerken "Sonbahar" hüznüne bürünmüştün. Tedirgindin. Rüya görmüştüm: zamanı ve mekanı yoktu hayatımızın. Hayatımızı birinin rüyasında görmüştüm… "Sahte tebessümlerle yaşamak istemiyorum" demiştin, tehlikeli bir oyundu hayat bizim için o rüyada. Pandomim oyuncusuydun/solgundun/karelere sığdırılmış bir hayatın yarım kalan oyununu oynuyordun. Korkunçtu/n. Avend-i Kelâm demiştin sorduğumda. Avend-i Kelâm. Hayatla aramıza başka bir oyuncu girmişti. Bakışlarımda yok olmak üzereydin. Rüyaydı. Tükenen bir çocuğun yarım kalan bakışları vardı gözlerinde. ağlıyordun. geceydi. sırılsıklamdım. ellerini tutamamıştım. Kelimelere tutunmaya çalışan hayal… uyanmıştım yorgundum yalnızdım. bütün anılar, yağmura karışan gözyaşları gibi rüyalara akıp gittiler. Pencereyi açtım sensizlikti sessizlikti… geceydi…
III.
Gözlerinden süzülen iki damla yaş zarif boynunu okşadı, yüreğinden süzülerek nehrin sularına karıştı. Akşamdı. Tuhaftı. Melal mevsimine has elbiseyi ilk defa giymişti. Buğday başakları gibiydi. Suskundu. Tanıyanlarına bakılırsa her zaman ki oyunlarından birini oynuyordu. Rüyalarını kaybetmiş birinin oyunu. Siyah martının çığlıklarını duydu. Ruhunu taşıyan gözlerini çevresindekilerden saklamak istedi, beceremedi. Sorulamayan soruları hissetti. Yorgundu. Kar beyazı göğsündeki kızıllık herkesin dikkatini çekmişti. Durgundu. Yalnızlığı büyütenle paylaşılmalıydı yalnızlık. Olmadı. Kendine özgü yalnızlığın yüreğinden süzülen yankısını duydu. Bunu hiç kimseyle paylaşamazdı. Rüyalarını kaybetmişti. Konuşmayı denedi, boğuk bir hıçkırıktan başka hiçbir ses çıkaramadı. Sustu. Bir kaç çiğ damlasından başka bu boğuk sesi duyan olmamıştı. Utandı. Rüyaları kaybetmeyenlerin ardından bakakaldı… Kimsesizdi. Yeni açan siyah gülün mahmur sesini duydu. Çığlıklar karşılıklarını sadece rüyalarda bulurlardı. Öyle olmadı. Sessizlik. Sensizlikti… Kimse yoktu….. Güneş doğarken Kuğu…………
Umman Şahiner
keşke kelimeleri ağlayacak gücüm olsaydı…ve dokunabilseydim onlara.
Yanıma denizi alıp kendi sesimle dinledim yazını. Anladım ki; sözcüklerin görünmez bir med-cezir’le geri çekildiği yerde, kendi ışığına küs bir mumun kalbi titrer. …Öyle güzel ağladım ki; sevgiyle…