paslı bir makasın diğer ucundasın anne,
sana giden yol uzun, göbek bağımdan.
ve ellerinden tutsam kayarız ikimizde.
ve gidip kalsam cayarız ikimizde.
canımızın burnumuzda ne işi var anne,
canımızın dizimizin dibinde ne işi yok?
ne istedik ki
makaslardan,
ıkınmaktı hiç durmaksızın ve aralıksız nefesler alarak.
hiç almadığımız kadar.
aşkla mı seviştin anne
ben olurken.
sen de mi seviştin anne
ben ölürken.
çok mu içmiştin anne hayat suyundan,
neyden bıkmıştın en çok bu kadar sancı arasından?
paslı bir makasın ucundan,
ra kaçtı gözüme anne,
hep bi ucu kıvrık, ağlamaya hazır..
gözünün mavisi aktı anne ellerine..
kirpikleri dökülmüş bir renkti ve yüzü asık..
ve ellerine bulaşık.
rengi soldu anne
keyfi kaçtı anne
suyu kesik.
aklımı aldılar borçlu çıktım
kapı ardına kadar açık.
bir makasla kesilene kadardı anne aramızdaki bağ
ve sonra olanlar rasyonel
ve
ardışık
ardı şık anne
-hep öyle sandık-
bir yer var ve
ardı
şık.
öyle sandık anne
yoksa kim sabrederdi ki derde..
kim hep "gideceğim" der de kalırdı ki anne.
insanız
ve insanın kadınıyız
doğururuz
ve en çok o yerinden hayata bağlıyız.
bi makas kesip atar, biz bitişik kalırız;
ayak bileklerimizden, parmak uçlarımızdan.
göz ucumuzdan…
ki dedim ardı-şık.
sancılarım anne
elini sür
bak nasıl da sana alışık.
göbeğim acıdı anne,
senden kestiklerinden beri ilk kez, beni.
ve anne
anne olmak isterdim
-hani hep dersin-
anlamak için seni..
melike.[/FONT]