İlk Sesler
I.
bir büyücünün kapısına yüzüklerimi bıraktım
kelebeklerle örttüm ağzımı
koptum gecelerden / salıncak iplerinde
parmaklarımı unuttum, rabbin sızdığı garip çatlakta durdum.
ne ettiysem varamadım ilk hâlime. çürüdü tenim,
döküldüm mermer yalnızlıktan. uzandım kantaşına,
söz değildi bildiğim: ölü bir kuş düşmüş kuyuya
kesilen yerlerimde mavi rüyâ / ne yapsam kandil ile fitil
nâr bahçelerinde çağırdım ilk sesi, olmadı duyan
ey bebeklerin kardeşi, kimin içindir egemenlik ve heybet
etime kaynayan lastik topuk ve kepenklerini açmayan deniz:
parmak boğumlarımda her gün yeni bir su.
kesik bir bilek, susmak yerine ellerin
II.
karıncalara açık sofralar bıraktım: inilti ve sütun
çıplak omuzlarıma saçlarından şahmerânlar indi: lânet ve kabuk
çıldırdı göğüs kafesime sakladığım leylâ: aşk ve kurşun
sahipsiz bir ırmak taşar artık: kimin umurunda?
her gün toprağı öpmekten yeşerdi dudakları bir kadının
yağmur yağdı, üşüdü îtirâflar
düştüm sözcüklerden / daraldı bütün boşluklar
tılsım ve hamâil kudurdu kiremit kovalarda
asmalara elbise diye dikilen zehir, pıhtımda bir ağrı bıraktı
kalbime giren sıcak hançer anneme uzak sur.
beni de kovdu huzûr, unuttum o dilsiz geçmişi
III.
durduk yerde avlu… şaşırdım yüzüme giden yolu: âh!
nadasa bırakılmış güvercinler kime rahmet okur
kan ve tuz diyor rastladığım bütün aynalar: su ve kan
ter ve su: su ve tuz / yaralarımda pelür bir kabukla uykuya daldım
ses dinmez: kan ve tuz
tuz ve kan
su ve su…
kimindir bu ilk ses: akbaba ve minnet, kına ve damar. ar!
IV.
yankılanan bir çöl seferidir
buzlu camlar ardında kalarak eskiyen taşlardan habersiz.
denize çizdiğim ayak izleri,
kırıldığı yerden kanayan kenevir,
kumral bir kol saatiyle büyüyen rüyâ,
su yerine tırnaklarını taşıyan gözlerim.
eşiklere mum eriyiklerinden bırakıyorum mahcup sözleri
-yemîn ve su aynalara yeni boşluklar bırakır-
hikâye:
saçları çilingir olan sevgilimin kapısındayım
aynalara gömülen bir yüzümle
sus artık diyorlar.
gözlerim trahom sancılarından geçiyor
İbrahim Halil Baran