ŞEHİR ve AZAT MESELİ
sana nur topu gibi bir ayrılık görünüyor
cânım efendim, dedi remmal
el mi el! yaman ki yaman!
başında aylardan bir hâle
dilinde güllerden lâl’ertesi
bir çığlık olarak kalacaksın
bütün çığlıklardan bir çığlık!
-demedi deme-
dedim ne gam!
kimse vuramaz artık
beni topuğumdan, beni
yok ağaçlardan başka hiç kimseye
sâye borcum!
sırtımı verdiğim dağ idi
sırrımı serdiğim serendip!
bölündü serin vadisiyle bir aşrı ilin
susması ondan… kırsam bir narı
gidip geceye bin bir olması
içtim kana kana, -geyiklerimle aynı sudan-
dövdüm temürümü ve batırdım derin
ışıl ışıl ve keskin
anima, ruhum, avluya çık
aydınlığı göreceksin orada
iliştir kulağına, bu karanfil senin
ben dışındayım bu şiirin, hayli eşkin
içimde bir kalabalık çarşı, vuuu
gökyüzü benden ısmarlıyor
yüzündeki çingene benlerini
bende seyrediyor, -gülmesi bundan-
gömleğimde uyanan taze deliyi
suçu bir bağışlayan çıkar, dedi remmal
ya masumiyeti?
-işte kum… işte remil!-
dedim ne gam!
korku yerdedir
gökte değil!
unutma! bir gül öğretisidir
eksik tartılan bütün güller bilir
gün olur unutulurum diye korkan, gece olur
unutur kendini!
unutur kendini!
al, kalbinde bulunsun
yaran bil, iyi sakla
bakma arkana, sakın bakma
arkandan gelecek yeryüzü
anima, ruhum, kırlara çık
sonsuzluğu göreceksin orada
Perihan BAYKAL
Kuşak Edebiyat 3, Ocak-Şubat-Mart 2014