Vehim Ve Keder


VEHİM VE KEDER

Yandı şerefeler.
Yaklaşan
gecenin vehimleri : Sarıyor ıslak
çarşaflara karısı kapıcının
havale gelen altı aylık kızını,
bir dağ çöküntüsü göğsünde ;
buz yetiştiriyor apartman halkı;
ve tam secdeye varacakken
yığılıyor dedem, seccadeye. Kaç
kervan geçti, kaç handa
konakladı dudakları kıpırdarken ?
Her yanda sesler : Ambulansın
sireni mi ? Bahçede
güller mi muhabbette ?
Bu iftar vaktinin kardeşler
bilemedim batınını, zahirini.

Yüz binlerce evde zeytin
ekmekle açılıyor oruç
ya da bir bardak suyla.
Rızk denen nedir ? Lokma
yeter Ehl-İ Takva'ya.
Şimdi mi çevirdim, açık mıydı
Attar'ın kitabındaki tutuşmuş
sayfa : " Müridi ağlarken
görmüş Davud-î Taî'yi
elinde bir parça ekmek.

Sormuş : 'Acın nerende şeyhim,
gözyaşının hikmeti ne ?', Şöyle
yanıtlamış Taî: 'üç gündür açım,
yine de yiyemiyorum şu kuru dilimi,
bilmediğimden haram mı, helal mi ?' ".

Yanıt ister zamandan kederin
her sorusu. Kandil titrerken
soru olur yeniden yanıt. Ekranda
vezir vükelâ ve zengin sofraları,
bir kuş sütü eksik. Mahşer yerine
dönmüş Belediye İftar Çadırları.

Hepsi haram Davud-î Taî
hepsi haram.

AHMET OKTAY
-yakında yayınlanacak olan 'Menkıbeler' adlı kitaptan-

Comment

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir