Keman Yayı
Helak edilmiş kavimlerin kanı damarlarımda
mevsimler bir taşın yüzeyine çarpıp
sandalları denizden uyandırırlar
bir gemi deniz üstünde bir keman yayı!
gibi hani yırtar ya meşin köpükleri
işte öylece boşluğa kayan yıldızlar
bir kuşun şehrin içinde çizdiği kavisler
bu akşam ay kesik bir tırnak
kesik bir tırnak bir keman yayı!
derimin altına sığışan
ve parçalarcasına bağrımı tütün
beynimi beşe ona doğrar gibi onbeşe
ve ruhumu yağmalayan ifritler
gıcırdayan göklerde bir keman yayı !
ve gökten kopan bir melek
elinde bir vadiyle bana tutunuyor
birbirine koşuyor eşya
isim, eşya üstünde bir keman yayı!
Kollarım çok sert bugün, kollarım katı
kollarım bilmem hangi mobilyaya böyle iştahla baktı ki yumuşuyor,
yumuşuyor çiğ kefallerden sancıyan karnım
gözlerimi bir çocuğa açıyorum
bir çocuk annesine bir keman yayı!
çekiver saçlarımı rengine,saçlarım gündüzlere
saçlarım parmaklarına uzuyor
parmakların kıbleye bir keman yayı!
Ne üzgünüm bilsen !
midem kirli sularından çamura bulanıyor
bir sıcak odada bir masayla boğuşurken
iradem bir kiraza yenik düşüyor ;
iradem bir zerredir onu parçalarsan melodi
seyret bak ruh bulur cıvıldar sokağımız
ve ki sokaklarımız bir şehre keman yayı!
kollarım yoruluyor sesini dinlemekten
bir çiçek koklasam ve ritme abansam
nerede bu çiçeğin öznesi
Tanrı, bir çiçeğe bir keman yayı!
bir kadının soyunurken kendi vücudundan
göğüslerinden, kendi bileklerinden,
aynaya yapışmış mavi gözlerinden korkması
bir keçinin boynundaki ipin düğümlendiği kazığa öylece öylece bakması
korkuyorum kadından,
korkuyorum boynumdan,
inip bahçeye ben de mi baksam ilmeğe?
gözlerimi karanlığa kesip girsem
o bir buket mavinin
saçlarından tavana,
asılı olduğu kadının ovasına,
korktuğu aynaya bir yumruk sallasam
yüzümüzü kaybetsek ,
ve onun gözlerini eritip
bir barbar titizliğiyle kendime savaş aletleri yapsam,
ya da göçmüş avurtlarını emsem,
tekrar yaratılsan benden!
belki o zaman kadından tılsım kalkar
Adem, Havva’ya bir keman yayı!
kahkahalarla denize yakarıyorum.
bilinsin!
göklerin kodesinde bana ayrılan ezgiyi söylemeyeceğim
yakarıyorum ama
ölen kardeşlerimi bağışla toprağa!
ölen kadınımı bir sahile taşıyı p,
denizin sularının çekilmesini bekleyen bendim!
çünkü yüreğim inciniyor ezdiği ordularımdan
bilinsin!
korkan, bendim gözlerinden!
çünkü aşk; insanoğlu için bir keman yayı!
şimdi boşluyorsa cesedi denizlerin üstünde
ve güneş akdenizde bir çıban gibi sendeliyorsa
ve yarılan gökte bir yıldız enkazı,
iğrenç bir yarık gibi duruyorsa
ve durulmuyorsa güz’le bastıran kışların sis’i
gök tekrar yarılmayacak ve yarığından bir parça esenlik buyrulmayacak
-okunamayan bir abidedir, kadın
güzelliğinden bir abide gibi vazgeçen kadın,
yatarken; yastığına dişlerini geçirir
ve dişetleri kanayana dek uyuyamaz.
ağlayamaz ki o,
göklere kıstırdığı şarkısını mırıldansın
o kadın; erk sahibi bir ademoğludur artık
kadın, hüzne bir keman yayı!
ben de itiraf ediyorum göğün çıplaklığını
ve deniz suyu sahici değil!
bana destek çıkan nehirler bilirler ki;
çok yıkadım orda ayaklarımı
ayaklarıma kapandım
ve fırtınadan korunmak için
içlerine çok sığındım
ki; göklerdi yerler için bir keman yayı!
sürçmez mi, hiç telini yitirmez mi
yeknesak bir seyyah mıdır? her mezra da, oba da
bizi soruşturuyor,
beni soruşturuyor,
şakağımı yoklasam biraz jiletle çiziktirsem
altından
yüzü sürekli kasılmış
mavi penyeli çocuk
sabahtantır beklenen cılız yağmur
bir kelebeğin kanadını paralamaktan başkaca bir işe yaramadı
çok önceden yağmur yağmur bir çatıyla
ovuyorum gözlerimi
öteye çömeliyorum
gaybten korkunç patırtılar
Gayb ki; gerçeğe bir keman yayı!
işittim helak edilmişlerin başına gelenleri
işittim göğün sadık göründüğü bir günde ihanetini
çekirge sürülerinin ekinlere saldırışı
doğuyu bir melek kokusu tuttu
batıyı bir melek
kuzeyi bir
güneyi…
ağızlarına bir gürültü takınmışlardı,
edaları tuhaftı
denize eşit bakışlı bir melek,
haberimiz olmadan yıldızların yerini değiştirdi;
gökten yırttığı bir parçayı,
körlerin gözüne yamadı
hayır !
onarmaya gelmedi bu defa kentimizi
kaşları çatılmış demek ki!
çok çetin geçecek bu yaz çünkü cenk var!
rahmet bir portakal kabuğuna bürünmüş
ki, yasak meyvesidir artık buranın turunçları
melek sustu,
tuğlaları kırarak oyunlar bulan çocuklara doğru çevirdi denize eşit bakışlarını,
ve çocukları zembillerle çekmeye başladı yukarı
ırmağa bile biraz çocuk sesi sinmişse
Göğe bir ark deşildi;
Irmak göğe çekildi ;
Panayır hala şendi ;
Sümer kilimleri,
Urartu şerbetleri,
Gazel okuyan araplar;
Tüccar yahudi oymakları,
Akad, Babil, Mezra Botan Cizira Botan…
geniş bir alana koşulmuş bir tay gibi uygarlık
için helak, bir keman yayı!
Zaman, ibrik devrilirken kaybolan gölge
Etrafımızı saran buzlu cam
Esirge bizi ey zaman kuytuluklarından
Sen her zaman bir kadının suratına kazınmış olgun ifade
Bir taşa oyduğumuz heykele gizlice giren zorba konuk
Ardından intihar, buzlu camı kırmaktır
Ağ içre cinnet kavrar bedenimizi
Ardından intihar, bu ağdan kurtulmaktır
Ya bileğinde ya şakağında hafif sancısı
Tüm ırkları eşit yapan kuram
Değil başkasının cebinden zekat veriyoruz
Biz de ağzını aradık o leşin
İntihar cehenneme bir keman yayı!
ben böyle başı ve kalemi olan
bir ademoğlu olarak elimdeki sandukaların içine
bir küp şeker bırakmasaydım
çocukluğum canlanır
ve üstüme doğru çullanmaya yeltenirse
çocukluğumun öfkesinden korurmusun beni?
bilsen ne çok korkuyorum? etimde şişmiş elleri üç imam’ın
bir imamdan çok korktum elleri hala var mı?
siyah mı cübbesi rüzgarda bağırıyor mu hala ?
o rüzgar hala esiyor mu?
ölümden değil üzerime tutacakları
o hortumdan tedirginim!
şimdiden üşüyorum çıplaklığımdan
çıplaklığıma şafakları giydirin!
bronz bir telle boğun parmaklarımı
o civcivi boğan katil ırmağa atın!
yalandı şahdamarı oldukları kainatin ırmaklar
ırmakları dudağımı ısıran bir karıncadır.
şehirse buna koşut durgun bir tırtıldır
çıplaklığım; çocukluğuma bir keman yayı!
Kırmızı kadifeden dekoltesi bir fahişenin
Dişlerinden ö perek uyuyorum sanki her gece
Sabahı kurtarılmış günlerde mahyalar ışıldarken
Fahişeler tövbe ederlerse
toprak çiğnemelerini bir iğde yaprağını ve bir
ormanı doya doya seyretmelerine izin verilir
Kafam da bir orospudur
Onu hangi kitaba sürsem orada uyuklar kalır
Fahişeler piçlere bir keman yayı
bu sokak çeşmesinden cam mı akar ?
rengi griyse şayet kulak kesil
şehrin tümüne yayılan iniltiyi hissediyor musun?
uzun süre susman lazım,
sokakları sağaltan bir ananın adımları
bereketli değil artık.
Tanrım! uzat tırnaklarımı!
ben bir yıldızı somururken
ben boşluğun serseri banisi
yıldızlar kederlendiğinde;
ay ve sema dürüldüğünde;
ve varlığın namusu gerçek
aklın egemenliğince kirletildiğinde!
Tanrım! tekrar deremez misin çiçekleri ?
bir örnek getiriyorum bahçelerden
bahçelere göre dürüst kıl meyvaları
kafamda imkansız bir soru
kalbime saldırıyorum
ne hazin bir bölge! heyhat!
ne kanlı bir hesaplaşma bu
ne dur durak bilmez yollar geçtim
kulak kabarttım damarıma
soracağım sorunun yanıtı sendedir ey damar-ı kalbimin
kulak kabarttım ve göğsüme fısıldadım:
-Ey kalbim
SEN KİMİN İÇİN BİR KEMAN YAYI?
Taha AYAR