Mara Beboos

[ Mara Beboos’u dinlemek için: http://soundcloud.com/vdk4601/mara-beboos ]

[ Mara Beboos’un sözlerinin, İngilizceden birebir olmayan çevirisi: ]

Buse ver bana

Buse ver

Son bir kez

Seninle olsun Hüda

Zira ben kaderime yürüyorum

 

Geçti baharımız

Mazi, mazide kaldı

Kaderimin arayışındayım

 

Fırtınanın ortasında, kayıkçıların içinden

İleri doğru atılmalıdır biri, hayatını hiçe sayarak

Gecenin karanlığında sevdiğimle buluşuyorum

Dağları aydınlatmak için, yangınla…

 

Gecenin karanlığında seyahat ediyorum

Tehlikeli yollarda seyahat ediyorum

Ama bak, çiçeğim

Sakın dökme ızdırap tohumunu

Üzerime

 

Buse ver bana

Buse ver

Son bir kez

Seninle olsun Hüda

Zira ben kaderime yürüyorum

 

Geçti baharımız

Mazi, mazide kaldı

Kaderimin arayışındayım

 

Güzel kız

Misafirinim bu gece

Seninle kalacağım

Dudaklarını dudaklarıma sürmeye

 

Güzel kız

Gözündeki kıvılcım

Masum gözyaşların

Gecemi aydınlatıyor

 

Buse ver bana,

Buse ver,

Son bir kez.

Seninle olsun Hüda

Zira ben kaderime yürüyorum

 

Geçti baharımız

Mazi, mazide kaldı

Kaderimin arayışındayım

 

Gidene

b2ap3_thumbnail_10565207_1460683430861093_6035178852405143552_n.jpg

 

Gidene

 

Sen, gerçek bir aşk olduğuna inanmıştın…

Ben, kısa bir çılgınlık olduğuna 

Ama tam olarak neydi

Ne olmasını istemiştik

Asla bilemeyeceğiz belki de…

 

Bir deniz kıyısında yaşanmış bir rüya

Başka ülkelerden getirdiği hüzünlü bir şarkı

Bazı göçmen beyaz kuşların

Asi ve masmavi başka denizlerden

Hüzünlü bir şarkı, denizcilerin getirdiği

Boston’dan,

Norfolk,

Ve New York’dan,

Hüzünlü bir şarkı, balıkçıların sık sık söylediği

Denizlere açıldıklarında ve geri dönmediklerinde

Ve bazı marşların nakaratı oldu

Kuzeyde bir başka şairin söylediği

Kenarları beyaz fiyortta

Aşk dilenirken süslü sarışınlardan …

 

Bir düş idi

Bir mısra

Bir şarkı

Söyleyemediğimiz, belki, hiçbir zaman…

 

Sen, gerçek bir aşk olduğuna inanmıştın…

Ben, kısa bir çılgınlık olduğuna

 

İon MİNULESCU/Yedi İklim Dergisi,Temmuz 2014

Çeviri: Teodora Doni

ŞEHİR ve AZAT MESELİ

b2ap3_thumbnail_Journey-2-by-winnichip.jpg

ŞEHİR ve AZAT MESELİ
 
 
sana nur topu gibi bir ayrılık görünüyor
cânım efendim, dedi remmal
el mi el! yaman ki yaman!
başında aylardan bir hâle
dilinde güllerden lâl’ertesi
 
bir çığlık olarak kalacaksın
bütün çığlıklardan bir çığlık!
-demedi deme-
 
 
dedim ne gam!
kimse vuramaz artık
beni topuğumdan, beni
 
 
yok ağaçlardan başka hiç kimseye
sâye borcum!
 
 
sırtımı verdiğim dağ idi
sırrımı serdiğim serendip!
bölündü serin vadisiyle bir aşrı ilin
susması ondan… kırsam bir narı
gidip geceye bin bir olması
 
 
içtim kana kana, -geyiklerimle aynı sudan-
dövdüm temürümü ve batırdım derin
ışıl ışıl ve keskin
anima, ruhum, avluya çık
aydınlığı göreceksin orada
 
 
iliştir kulağına, bu karanfil senin
ben dışındayım bu şiirin, hayli eşkin
içimde bir kalabalık çarşı, vuuu
gökyüzü benden ısmarlıyor
yüzündeki çingene benlerini
bende seyrediyor, -gülmesi bundan-
gömleğimde uyanan taze deliyi
 
 
suçu bir bağışlayan çıkar, dedi remmal
ya masumiyeti?
-işte kum… işte remil!-
 
 
dedim ne gam!
korku yerdedir
gökte değil!
 
 
unutma! bir gül öğretisidir
eksik tartılan bütün güller bilir
gün olur unutulurum diye korkan, gece olur
unutur kendini!
unutur kendini!
 
 
al, kalbinde bulunsun
yaran bil, iyi sakla
bakma arkana, sakın bakma
arkandan gelecek yeryüzü
 
 
anima, ruhum, kırlara çık
sonsuzluğu göreceksin orada
 
Perihan BAYKAL
Kuşak Edebiyat 3, Ocak-Şubat-Mart 2014

Oblomov’un Olga’ya Mektubu

b2ap3_thumbnail_jPwtWeZjd3.jpg

Bu kadar sık görüşürken benim yerime mektubumun gelmesi seni her halde şaşırtacak, fakat sonuna kadar okuyunca göreceksin ki başka türlü yapamazdım. 
 
Bu mektubu çok daha önce yazmış olmalıydım; o zaman ikimiz de sonradan duyacağımız birçok vicdan azaplarından kurtulmuş olurduk.
 
Ama gene de geç kalmış değilim, birbirimizi o kadar çabuk, o kadar umulmadık bir şekilde sevdik ki ansızın hastalanmış gibi olduk. 
Bu yüzden kendime daha erken gelemedim.
 
Daha ileri gitmeyeceğim artık, olduğum yerde duracağım; bunu yapmak benim elimde. Ama gene de sürükleniyorum… Şimdi ise öyle bir savaş içindeyim ki senin yardımına muhtacım. 
Ne kadar derine sürüklendiğimi ancak bu gece anladım; İçine düştüğüm uçurumun derinliğini gördüm ve durmaya karar verdim…
 
Oyun bitti artık; aşk benim için bir hastalık oldu; kendimde bir tutkunluğun başladığını hissettim; sen daha düşünceli, daha ciddi oldun; bütün boş zamanlarını bana verdin; sinirlerin gerginleşti, huzurun kayboldu. Şimdi korkuyorum ve anlıyorum ki bu gidişi durdurmak, kendimizi toparlamak için harekete geçmek benim görevim. 
Evet, seni sevdiğimi söyledim. Sen de beni sevdiğini söyledin. Ancak aradaki ahenksizliği fark edemedin mi? Etmedin değil mi? O halde sonra edeceksin; ben uçuruma düştüğüm zaman. Bak benim halime, düşün benim kim olduğumu. 
 
Beni sevmen mümkün mü? Beni seviyor musun? Dün ‘Seviyorum, seviyorum, seviyorum’ dedin; bende kesin olarak söylüyorum: Hayır, hayır, hayır.
Beni sevmiyorsun, ama şunu hemen belirteyim ki yalan da söylemiyorsun. 
Beni aldatmıyorsun. Hayır denecek yerde evet diyecek insan değilsin. 
 
Benim sana anlatmak istediğim, duyduğun şeyin gerçek aşk değil, sadece bir aşk umudu olmasıdır…
Ben baştan sana bunu açıkça söylemeliydim sen yanlış bir yoldasın; karşındaki adam, rüyalarında gördüğün adam değil. Göreceksin, bir gün o kişi karşına çıkacak; bana kızacaksın; ben de bunun azabını duyacağım. Daha keskin bir zekâm, daha iyi bir kalbim olsaydı, daha samimi olsaydım sana bunları daha önce söylerdim…
Şimdi başka türlü düşünüyorum. Kendi kendime şunu soruyorum: 
Ona iyice bağlandığım zaman, yanımda olması benim için bir zevk değil bir zorunluluk olduğu zaman, aşk yüreğime iyice yerleştiği zaman ne olacak?
 
Bu acıya dayanabilecek miyim? İşin sonu kötüye varacak. Daha şimdiden bunu düşünmek beni ürpertiyor.
Başka birisi olsa şunu da eklerdi ‘Bu satırları gözyaşları içinde yazıyorum?’ 
Ama ben sana yalan söylemiyorum, acımın bir gösteriş olmasını istemiyorum, çünkü dertleri, pişmanlıkları artırmak neye yarar? Bu çeşit yalanlarda sevgiyi daha fazla kökleştirmek umudu saklıdır. Bense bu duyguyu sende ve bende kökünden kazımak istiyorum.
 
Zaten gözyaşları ya boş hayallere ya da bir kadını baştan çıkartmak isteyenlere yaraşır. Ben sana bunları uzun bir yolculuğa çıkan iyi bir dostla vedalaşır gibi söylüyorum: İki üç hafta daha beklesem çok geç olurdu.
Aşk bir ruh kangreni; o kadar çabuk ilerliyor ki. Daha şimdiden ne haldeyim. Zamanı saatleri, dakikalarla değil, güneşin doğup batmasıyla değil, seninle ölçüyorum: Onu gördüm, göremedim, göreceğim, göremeyeceğim, gelecek, gelmeyecek…
 
Hayatımızın bu kısa dönemi belleğimde her zaman temiz ve ışıklı bir hatıra olarak kalacak ve beni tekrar eski ruh uyuşukluğuna düşürmekten koruyacak.
 
Bu hatıra sana da hiçbir zaman zarar vermeyecek ve gelecekte gerçek aşkı bulmana yardım edecek…
Umarım hayat dilediğin gibi olur.
 
Geceler bitti…
Yolculuklar da…
Yeni yerler  yeni sabahlar da bitti…
 
Allahaısmarladık meleğim…
 
Oblomov
 

Ivan Gonçarov

İnsanın Uzağı İçinde Başlar

b2ap3_thumbnail_tumblr_n4wti2bIY11qam6uto1_1280.jpg

bazen bulutlar da  düşer yeryüzüne
cümleler yanlış yazılır
özlemin gürültüsünden duyamazsın söyleneni
beklersin    beklediğini bilirsin
 
beni gören yerinden öpüyorum
 
su akarak bulur yolunu
oyar durmadan  yatağını
geçmişini içinde taşır
istemesen de ulaşırsın denize
seversin     sevdiğini bilirsin
 
beni söyleyen yerinden öpüyorum
 
bir gün içinde bir şair ölür         
zamansız mekansızdır son mısra
kıpırtısız göldür susmak
gölgesiz beden  gölgen suya değince
 
beni anlayan yerinden öpüyorum
 
sırça söz bulursun içinde
zaman incelir mekan incelir sen incelirsin
daha ilk mısrada dilinde dağılır
kanında farsça şarap tadı
 
beni seven yerinden öpüyorum
 
çok özlüyorum çok
kendimi öpmeye yetmiyor dudaklarım
 
Abdullah Eraslan